ZEKİ GÜVEN

ZEKİ GÜVEN

DİDEROT ETKİSİ

Merhaba,

Hayatımıza şöyle bir baktığımızda sahip olduklarımıza değil de, sahip olmadıklarımız daha çekici gelmekte. Günümüz insanları daha rahat bir yaşam, daha iyi koşullar diyerek hep bir sonraki aşamaya doğru ilerlemekte. Bu öyle bir noktaya geldi ki hepimiz tüketim çılgınlarına dönüştük. Kendimizi durdurmak ve sahip olduklarımızla çok daha iyi bir yaşam sürdürmek elimizde. İnternette, sosyal medyada, mobil uygulamalarda, televizyonda veya farklı platformlarda bizi tüketime sürükleyen, alışveriş yapmamız için sürekli hatırlatan reklam vb. uygulamalar tüketim çılgınlığındaki tehlikeyi her geçen gün arttırmakta. Peki ne yapacağız?

Şimdi size belki adını hiç duymadığınız bir filozoftan bahsedeceğim. “Denis Diderot” 18. yüzyılda yaşamış Fransız filozoftur. Diderot, bugün ki internetin kitsel davranışını bilmese de insan davranışlarının kritik noktalarını inceleyen biridir. Onun hikayesi günümüz tüketim kültürü ve işletmelerinin işleyişi üzerinde ne tür bir etkisi olduğuna dair bir farkındalık kazanmanıza yardımcı olabilir.

Denis Diderot, ünlü ama çok fakir bir filozoftu. Ünlü filozof, neredeyse tüm yaşamını yoksulluk içinde yaşadı, ancak bu durum 1765’te değişti. Diderot 52 yaşındaydı ve kızı evlenmek üzereydi, fakat onu evlendirecek ve çeyiz sağlayacak kadar parası yoktu. Zengin olmamasına rağmen, Diderot’nun adı, zamanın en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan Encyclopédie’nin kurucu ortağı ve yazarı olduğu için hemen hemen tüm dünya tarafından biliniyordu. Encyclopédie’nin kurucu ortağı, baş editörü ve yazarı olarak geniş bir ölçekte tanınırlığı olmasına rağmen, mütevazi bir hayat sürmesine neden olan bir fakirlik içerisindeydi. Bir gün, kendisi de bir kitap aşığı olan Rusya İmparatoriçesi Büyük Catherine, Diderot’nun mali sıkıntılar içerisinde olduğunu duyduğunda, sanat, bilim ve aydınlanma filozoflarının tanınmış bir hamisi olarak, Diderot’nun kütüphanesini önemli bir meblağ karşılığında ondan satın almayı teklif etti. Teklifin kabul edilmesiyle birlikte artık Diderot zengin bir adamdı. İmparatoriçe hem kütüphaneyi satın aldı, hem daha sonra kendisine hibe etti, hem de kendisini bu kütüphanenin baş sorumlusu olarak atayarak 25 yıllık maaşını da peşin olarak ödedi.

Diderot, beklenmedik şekilde gelen bu yeni parayla ilk iş kızının düğününde giyilmek üzere yeni bir kırmızı sabahlık satın aldı. İşte o zaman her şey ters gitmeye başladı. Diderot, kendisine verilenler için mutlu, memnun ve minnettar hissetmek yerine, bir memnuniyetsizlik sarmalına düştü. Kırmızı sabahlığı gerçekten güzeldi. Aslında o kadar güzeldi ki, diğer eşyaları ile ne kadar da uyumsuz olduğunu fark etti. Yeni giysisinin görkemine alıştıktan sonra ve güzel giysiler giydiği için dairesinin şimdi daha iyi olması gerektiğini fark etti. Bu farkındalıkla şunları söyledi: “Artık her şey uyumsuz. Artık koordinasyon yok, birlik yok, güzellik yok.” Buradan hareketle ünlü filozof, kısa süre sonra sabahlığının güzelliğine uyması için yeni şeyler alma dürtüsü hissetti.

Ona uyumlu olması için hemen eski halısını Şam’dan gelen yeni bir halıyla değiştirdi. Evini güzel heykeller ve dekoratif eşyalar ile dekore etti. Kendisine yeni bir mutfak masası, yeni bir ayna ve deri sandalye satın aldı. Daha önce ihtiyacı olduğunu düşünmediği şeyleri almaya devam etti, çünkü eski hayatından hiçbir şey yeni sabahlığına uymuyordu. Böylece fazlalık, lüks, borç ve en önemlisi memnuniyetsizlik içinde boğulana kadar satın almaya devam etti. En sonunda da yorgunluk ve pişmanlık içerisinde her şeyin baş sorumlusu olan eski sabahlığına baktı. “Neden saklamadım onu sanki? O bana alışmıştı, ben de ona…” diye hayıflanırken buldu kendini. “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı denemesinde Diderot, kendisinin materyalizme kapılışını anlatır. Bu tüketim çılgınlığını ilk tanımlayan kişi olan Diderot, anlattığı bu hikayesiyle Diderot Etkisi olarak bilinir. 

Hepimiz hayatımızı güzelleştirmek ve huzurlu yaşamak için çabalıyoruz. Bazen küçük bir eşya, bir söz, bir davranış bizi farklı bir kişiliğe büründürebiliyor. Elimizde ne varsa bize aittir, sahip olduklarımızı daha yükselttikçe ihtiyaçlar isteklere, istekler arzulara ve arzular kaosa sürüklenir. Mutlu olmak, memnuniyet, keyif, satın aldıklarımızla değil, kendimizi içsel olarak geliştirerek kazandığımız şeylerdir. Eğer sahip olduklarınız sizi memnun etmiyorsa satın aldığınız hiçbir şey memnuniyetinizi sağlamayacaktır.

Sevgilerimle…

<