DOĞAN ÖZKAN

DOĞAN ÖZKAN

Dikkat… dikkat!... Hep yazdık durduk.

Kimileri yazdıklarımızı abartılı buldu…

Kimileri de hiç inanmadı…

Bu iddiaları kimi raporlara dayanarak yazdığımızı anlatsak da, Türkiye kökenle bazı “akademisyen” unvanlı kişiler tarafından  “komik” bulundu

Şimdi okuyacağınız satırlar yine bir bilimsel araştırmanın sonucu..

Ama kaynak her nedense “küresel ısınma”nın Türkiye’ye etkilerini atlamış…

Bu “atlamanın Türkiye’deki yayın organının “panik olmasın” çok bilmişliğinden mi, yoksa Avrupalıları Türkiye’yi “nasıl olsa inanamazlar” varsayımı ile kale almasından mı kaynaklı bilemiyoruz.

Yapılan son araştırmalara göre; küresel ısınmaya bağlı olarak buzullarda yaşanan erime deniz seviyesinde artışa neden oluyor. Önümüzdeki dönemde bu sürecin önüne geçilmezse dünyanın pek çok önemli kenti sular altında kalacak. 2035 yılına kadar gerekli adımlar atılmazsa Amsterdam, Şangay ve Bangkok gibi milyonlarca insanın yaşadığı kentler sular altında kalacak.

Oysa  çok tartışılan “küresel ısınma” raporuna göre bu değişimden en çok Akdeniz etkilenecek ve etkilenmeden de en büyük payı Türkiye’nin  Akdeniz sahilleri alacak..

Yani Akdeniz illeri ve ilçelerinin deniz seviyesinden pek te yüksek olmayan bölgeleri “yükseklik rakamı 10 ila zaman ilerledikçe 100 metreye kadar çıkacağı var sayılıyor” sular altında kalacak…

Bu küresel ısınmanın sonucu ise yeni bir buzul çağının başlayacağı da yine bilimsel varsayımlar arasında…

Eriyen buzulların oluşturduğu yeni akıntıların  gulf stream akıntısını büyük oranda etkileyeceği bunun dünya iklimini toptan değiştireceği ön görülüyor..

Malum dünya ikliminin dengede tutan unsurların başında   gulf stream akımı geliyor

 Asıl korku ise  gulf stream akıntısının soğuması veya tamamen durması…

İşte o zaman dehşetli bir buzul çağının başlayacağı  öngörüsü ağır basıyor…

Dünya bu nedenle telaş içinde …

Ama bazı ülkeler bu işi engelleyecek oldular içinde yer alıyor ama Türkiye gibi gereğini hiç yerine getirmiyor…

Marketlerde plastik poşetle bedel ödeterek sözde bu kavramın içinde yer alıyor..

Ya da ABD gibi “ben oynamıyorum” diye mızıkçılık yapıyor.

 Ajansların servis ettiği bir habere göre; ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinin, Paris İklim Anlaşması'ndan ayrılmak için baş vuru yapmaya hazırlandığını  açıkladı.

Anlaşmadan çekilmek için resmen başvuruda bulunduklarını belirten Pompeo, "Başkan Donald Trump, Amerikan halkına, vergi mükelleflerine ve işlerine yüklediği yükten dolayı Paris İklim Anlaşması'ndan çekilme kararı verdi." ifadesini kullandı.

Gerçi  uzmanlar, ABD'nin söz konusu anlaşmadan ayrılmasının gerekli prosedürler gereği bir yılı bulacağını söylüyor ama bu açıklama işin savsaması açısından da bir refrans olma durumunda.

Malum, döner yanar başkan Donald Trump, 1 Haziran 2017'de, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, ABD'yi, 190'ı aşkın ülkenin imzaladığı Paris İklim Anlaşması'ndan çekeceğini duyurmuştu.

Anlaşmanın, "iklim değişikliğiyle mücadeleyi değil, diğer ülkelere ABD'ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını" savunan Trump, bunun Amerikan ekonomisinde 3 trilyon dolar ve 6,5 milyon istihdam kaybına yol açacağını iddia etmişti.

Peki neydi iklim anlaşması.

Belleklerimizde kaldığı kadarıyla; Paris'te, Aralık 2015'te yapılan 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21) onaylanan İklim Anlaşması, Nisan 2016'da, 190'dan fazla ülke tarafından imzalanmıştı.

Trump'ın selefi Barack Obama'nın en büyük destekçisi olduğu ve müzakerelerine liderlik ettiği anlaşmanın ana hedefi, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılması olarak belirlenmişti.

Anlaşma, ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı olması, sera gazı emisyonunu azaltan çevreci ve sürdürülebilir girişimlerin desteklenmesi gibi maddelerin öne çıktığı anlaşma, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçiş süreçlerinde maddi olarak desteklenmelerini öngörüyor.

Bu görüş sadece Trump’a ait değil…

Benzeri bir tepkiyi Rus Devlet Başkanı Putin’de gösteriyor…

Putin’e göre, “iklim değişikliğiyle savaş” refah toplumların, gelişmişlik düzeylerini geri kalmış ülkelerle paylaşma savaşı…

Bu nedenle kimi sermaye ve siyasal gruplar bu tür davranışları destekleyerek refahın dünyanın her köşesine dağılmasını engellemeye çalışıyor..

Anlaşılan iki kutupta değişik gerekçelerle  “İklim değişikliği”  için dünya meydan okuyor ama kendi içlerinde sıkı önlemler almaya da devam ediyor…

Onlar önlem alıp yaşamaya devam edecekler, öte ki dünya donabilir ve hatta sular altında kalabilir…

Antalya sular altında kalırsa; yeni plajlar Rus, ABD ve AB güzeller için daha cazip olabilir.

Ne demiş şair…

Bir elinde cımbız bir elinde ayna umurunda mı dünya…

 

<