DİL YARASI
Değerli kardeşlerim ;
Arapça’dan kalma söz ve biçimlerin yazılışında ve kullanımında gözlediğim yanlışlıkları her zaman dile getirmem Türkçeye vefa , Türkiye'ye vatan borcumdur.
Arapça sözcükler ve anlam taşıyan kelimelerden kurtulmamız, geleceğimiz olan nesillerimize bırakacağımız en güzel mirastır.
Bu aralar bir tilavet (okuma), hasbihal ( söyleşi ) modası tuttu gidiyor.
Ya ölüm üzüntüsünü dile getirmek için Arapça yazı yazmaları da bir Türk'ün yapacağı bir davranış değildir. Karşındaki veya paylaştığın kişiler o yazının anlamını bilmiyorsa , o sözün ne anlamı kalır. Türkçe olarak yazmanın daha yararlı olacağı kanaatindeyim.
Bu gibi şeyler görünürde basit ve önemsiz gelir ama milli kültürümüze zarar verdiğinin farkında olmalıyız. Başta yazarlarımız yazılarında ve siyasilerimiz konuşmalarında Türkçeye önem vererek başlangıç yapmaları çok faydalı olacaktır.
Türkçenin zengin söz varlığını çocuklarımıza aktaramıyoruz. Özellikle yabancı isimli işyerleri bunu yapmakla müşteri kazandığını, müşterinin de kaliteli mal aldığını , sanıyor lakin birbirlerini aldatıyorlar , olan Türkçemize oluyor. Kısacası yabancılaşma ve yozlaşma yalnızca dilimizde değil hayatın diğer alanlarında da yaşanıyor. Başta dilimiz olmak kaydıyla bütün değerlere sahip çıkmalıyız.
Karacaoğlan ve Yunus Emre'den birer dörtlük ile ...
Sevgiler ve saygılarımla..
Kalın Sağlıkla.
“Karacaoğlan kapınıza kul gibi
Gönül küsüverse ince kıl gibi
Seherde açılmış gonca gül gibi
Kokar gider bir gözleri sürmeli”
*
“Taştın yine deli gönül
Sular gibi çağlar mısın
Aktın yine kanlı yaşım
Yollarımı bağlar mısın”