ZAFER BENGİ

ZAFER BENGİ

Dil yarası, sonuç getirmez!

Siyasiler arasında davalar uçuştukça uçuşuyor!

Yüksek rakamlı maddi-manevi talepler, ayrıca ceza davaları birbirini kovalıyor!

İnanın bana, siyasetin, siyasetçilerin dili bugünkü kadar, böyle kötü olmamıştı.

Bir kadın parti liderine, bugüne kadar “ahlaksız” denilmemişti.

Özellikle bir kadına...

Türk Dil Kurumu’na göre, “ahlaksız” kelimesinin manası şu:

Ahlak kurallarına uymayan / Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz

Önce irdeleyelim, bu kelimenin kadınla erkek arasındaki farklılığını...

Toplumumuz, yanlış da olsa, “ahlaksız” denilen kadına, derinlemesine kötü gözle bakar!

Belki diyeceksiniz ki, o da hak etti!

Siyonist, cellad, katil bir kişiyle aynı tutulur mu?

Elbette tutulmamalı!

Bir tutulan kişi, siyasi eleştiri de olsa dava açmakta sonuna kadar haklı!

Ancak, mevkisi ne olursa olsun, ne kadar kızarsa kızsın, bir Türk annesine “ahlaksız” denilmesi yanlış...

Bizim için tüm annelerimiz, şereflidir, ahlaklıdır!

Kızarsa bizi bile dövebilir! Tek laf edilemez, edilmemeli!

Peygamberimiz bile, “Cennet annelerin ayağının altındadır” dememiş miydi?

Benim merak ettiğim, “ahlaksız” lafını edenin kadın yakınlarının ne düşündüğü?..

Nasıl üzüldüğümü ifade etmekte zorlanıyorum...

Bu lafı edenin “anneler”i kutsal gördüğünü de biliyorum, görüyorum!

İnanıyorum, toplum bu kelimeden hoşnut olmadı!..

Siyasi atmosferde bile söylense...

Geçtiğimiz Perşembe günü Akşener’e Karadeniz’de yapılan provokasyonlar inanın beni korkuttu!

Eylemleri halkı birbirine düşman edecek boyuta taşımak, kimseye yarar sağlamaz, ülkemizi daha da açmaza sürükler...

Siyasilere sesleniyorum, ülkemizi son kerteye taşımayın. Bu ülkede birlikte yaşıyoruz!..

***

Gelelim İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun TRT’deki sözlerine...

Soylu’nun TRT’de, “İşimi yapamadığımı düşündüğüm an, bir dakika koltukta kalan namussuzdur” sözündeki “kalan namussuzdur” kelimeleri bence yakışmamış.

Namus”la koltukta kalmanın ya da gitmenin bağdaşmadığını düşünüyorum.

Bir dakika koltukta kalmam” dese daha yakışmaz mıydı?

Kötü kelimeler, sözler, belleğimize yerleşirse, siyasiler sayesinde bozulan hitabetimiz, daha da bozulur.

Vitrinde olan, önder sayılan kişilerin, çok daha dikkatli konuşması gerekiyor.

Unutmayalım, “Öfkeyle kalkan, zararla oturur”...

Bir başka sözümüz var, “Ağzından çıkanı kulağın duymamak” diye...

Ne güzel sözler... Seçmen, bütün bunları kaydediyor! Unutmayın!

Çok gerilen siyasi atmosferi, siyasilerimiz muhalefetiyle, iktidarıyla yumuşatması gerekiyor...

Aksi takdirde, imam yellenirse, cemaat altına yapar!

Siyasi ortamın gerilmesi, toplumu da, karamsarlığa sürükler...

Zaten ekonomik sıkıntılarla, “Covid-19” denen illetle boğuşan toplumumuzu kimsenin hakkı yok karamsarlığa sürüklemeye...

Siyasilerimiz şunu unutmamalı?

Gerginlikten “oy devşirme”ye çalışmanın kimseye faydası yok!

Çünkü, zarar yine eve gelir!

***

Bugün 27 Mayıs... Yaslı bir gün...

Bir dönemi kanlı kapatan, cumhuriyet dönemimizdeki darberlerin ilki...

Ben o zamanlar, yaklaşık 10 yaşındaydım.

Babamı da, Demokrat Parti’nin ilçe kurucusu olduğundan bayağı hırpalamışlardı...

Allah’tan ilçenin sevilen bir kişisi ve esnafıydı...

Darbelerin anahtarı, 27 Mayıs’ta bir açıldı, her on yılda bir post modern de olsa sürdü.

Geçmişi irdelemeyeceğim.

15 Temmuz’da ortaya konulan halk iradesiyle “darbe”lerin son bulduğuna inanıyorum...

Allah rahmet eylesin Menderes’e, Zorlu’ya, Polatkan’a...

<