RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Dini kisve sorumluluktur

Şekilcilik iyi bir şey değildir elbette. Ama şekil bir kimlik oluşturuyorsa, siyasi, dini bir şekil tercih edilmişse hayatta, bu bir ilandır ve bir iddiadır. O ilan ve iddiadan sonra yapılacak her hareket, gösterilecek her davranış o kimliğe uygun olmalıdır. Aksi  takdirde o ilan ve iddaya uygun olmayan davranışlar sadece o kişiye değil, o şeklin çerçevelediği tüm insanlar itham edilir. Başörtülüler böyledir, sakallılar şöyledir, şalvarlılar böyle yapar gibi geneli suçlayan ifadeler kullanılır. Bu da sayısı belli olmayan kitleye haksızlık yapılmış olur. Eğer bıyığınızı bir siayasi kitleye benzettiyseniz, o siyasi kitleye karşı sorumlusunuz. O kitleye yakışan hareketleri göstermeli insan.
Baş örtüsü taktıys abir hanım artık her zamankinden daha çok dindar, ahlaklı, dini vecibeleri yerine getirmek zorundadır. Namaz kılıyorsa bir insan mahrem yerlerini kapatmak mecburiyetindedir. Hülasa şekilcilik önemli değil ama her şekil de bir kimliktir. Yani çok da önemsiz değildir.

xxxx


Süleyman Aleyhisselam hayvanların dilini anlıyordu. Adamın biri yolda giderken bir serçe yakalamış, kafasını koparıvermiş. Meğer serçe henüz küçükmüş, yavru sayılırmış. Anne serçe Süleyman peygambere gelmiş derdini göz yaşları içinde anlatmış. Süleyman peygamber çok üzülmüş. Adamı buldurup getirtmiş. İfadesini almışlar. Adam ikrar etmiş. Evet böyle bir şey yaptım. Hatalıyım demiş.Peki söyle bakalım bu adama ne ceza verelim diye anne serçeye sormuş Süleyman peygamber. Adamın çocuğunu öldürelim mi? Hayır demiş ana serçe, Peki adamı öldürelim mi? Yine hayır demiş ana serçe. Öyleyse ne yapalım?
Efendim demiş ana serçe bu adam sakallı olmasaydı yavrularım kaçardı. Bu adamın sakallı olmasına aldandılar. Sakallı adam imanlıdır, şefkatlidir, merhametlidir, bize zarar vermez diye aldandılar. Sakalını kesin ve bir daha sakal bırakmasın. Adamın sakalı kesilmiş mi bilmiyorum. Ama emniyet ve güven veren dini kisveler, imani haller gösterip de tam aksini icra edenlerin düşünmesi gerek herhalde.

O makama sakal yaraşır

Ömer Nasuhi’nin yerine alelacele  Tevfik Gerçeker adında bir zatı atamışlar. Ama aradan günler geçiyor. Tevfik hoca ortada yok. Bir hafta, iki hafta geçmiş atanmış Diyanet İşleri Başkanı ortada yok. Nihayet bir ay sonra adam makamına gelip oturuyor. Meraklılar, efendim atandığınızdan bu yana bir ay geçti, neredeydiniz, neden hemen göreve başlamadınız diye sormuşlar. Tevfik Gerçeker, sakalsızdım. Sakal bıraktım. Diyanet İşleri gibi bir makama sakalsız oturmak saygısızlığı yapamazdım demiş.

Seni işe alamam, sakallısın

İstanbul’da bir ilçe müftülüğüne şoför alınacak. İlan verilmiş, talepler alınmış, adamlar sınava sokulmuş, görüşmeler yapılmış. Bir genç var ki ateş gibi. Yüzünden ahlak ve iman açıkça görülüyor. Araçı da yolda dans ettiriyor. Direksiyon hakimiyeti muhteşem. Müftü genci çağırmış. Evladım. İmtihanı kazandın, mülakatı geçtin. Fevkalade başarılısın. Tam istediğim adamsın. Ama ne olur kusura bakma seni işe alamam, demiş. Genç gayet mahçup, başarmış olmanın ve beğenilmenin, takdir edilmenin hazzını yaşarken aynı anda işe alınmama durumunun hüznü içinde, utana sıkıla sormuş. Neden efendim?
Müftü cevap vermiş. Ben sakalsızım. Sen sakallısın. Şimdi bir yere gitsek herkes seni müftü sanacak.

Xxxx

Bir arkadaşım vardı. İETT’de çalışıyordu. Belediye arabalarının tamirini yapardı. Öyle meraklıydı ki işine, bilmediği bir şey yok gibiydi. Purofesörlerin yapamadığı işleri yapardı. Bana bir dosya getirdi yayınlamam için. Bütün İstanbul’u taramış. Nerede kabirler var, ne zaman imha edilmiş, üzerine ne yapılmış, resimlerini çekip dosyaya koymuş. Abi bunları basalım dedi.  Ama ben dükkeanı bırakmak üzereydim. O adamı ben tanıyordum, severdim.
Bir gün geldi, Belediyede işine son vermişler. Mahkemeye intikal etmiş konu. Yargıç, işine son verilmesine gerekçe olarak şunu yazmış. Kişi sakallı olduğu için  otobüsü tamir sırasında oksijen alevi kullanıyor. Sakalı tutuşur ve kendisiyle beraber otobüsün yanmasına sebep olabilir. İşte bu adam purofesörlerin yapamayacağı işi yapmış, dosyalamış ve bana bunu basalım diye geldi..

 

 

<