DOĞRU HAMLE DOĞRU ZAMAN
Sokakta Fenerbahçe’nin en ciddi problemi nedir diye sorsanız, yeterli kalitede santraforu yok diye cevap alırsınız. Fenerbahçe ara transferde zenginleştirdi kadrosunu ama forvet hattını ne hikmetse unutmuştu. Ersun hoca da her nasılsa takımın fizik kondisyon gücünü her maç arttırmasına rağmen orta saha hattını bir türlü netleştirememişti. Takımın merkezini sağlama alamamak, orta sahasını ekibinin yumuşak karnı yapmak ya da fazla forvetle oynamak adına orta sahasını boşaltmak gibi hatalar yaptı zaman zaman Yanal.
Beşiktaş’a karşı da yanlış bir kadroyla başladı mücadeleye Ersun Yanal benim derbi ölçülerimde. Erzurumspor’a Eljif-Topal-Ekici, Antalyaspor’a Eljif-Topal-Ekici, Bursaspor’a Jailson-Topal-Ekici, Yeni Malatyaspor’a Topal-Benzia-Ekici, Göztepe’ye Topal-Benzia-Ekici, Kayserispor’a Jailson-Tolgay-Ekici, Konyaspor’a Jailson-Topal-Zajc, Zenit ilk maç Topal-Jailson-Eljif, Zenit deplasmanı Topal-Jailson-Eljif orta sahalarıyla oynamıştı.
Şampiyon oldukları 2013-14 sezonunda orta alanın merkezinde Topal veya Selçuk’u defansif önlibero oynatıp, yanlarına iki sekiz numarayla, Emre-Baroni veya Meireless’le, 4-1-2-3 sistemiyle ligi domine eden Ersun Yanal’ın o dönemki sahaya yayılışıyla, bu sezonki saha parselizasyonundaki farklılık hocanın genellikle 2 defansif önlibero ve tek ofansif orta saha ile oynamayı tercih etmesiydi. Tabii ki bunda Fenerbahçe’nin hem geride hem de ileride bir türlü istikrarı sağlayamaması en büyük sebebdi. Üstte de yazdığım gibi Erzurumspor, Antalyaspor, Bursaspor, Konyaspor’a karşı; 2+1 matematiğiyle çift defansif önlibero ve tek ofansif önliberoyla oyuna başlayan, hatta Zenit maçlarında üç defansif orta sahayla merkezini sağlama alan ve tüm bu maçların oynanma anlarında değişik oyuncu seçimleriyle oyunların yönünü değiştirmeye çalışan bir teknik adam, böylesine sıkı bir derbi öncesinde hangi futbol akıl ve mantığıyla orta sahasını bir tek Mehmet Topal’a teslim etmişti? Bu durum Ersun hocanın penceresinden hem inanılmaz ötesi bir hataydı hem de bu karar Yanal’ın sınıfta kaldığının resmiydi. Evet ikinci yarı bambaşka bir Fenerbahçe hatta istenilen, beklenilen, gerçek bir Fenerbahçe sahaya döndü ama oyuna ikinci yarıda gol atmış olmasına rağmen Zajc ile başlamakla intihar etti hoca. Sanırım Ersun Yanal Zajc’la Tolgay arasında bir seçim yapmış olsa ve karşılaşmaya Topal-Jailson + Zajc veya Tolgay’dan biriyle başlamış olsaydı bu kadar ezilmezdi sarı lacivertliler ilk devrede. Mücadeleye Topal-Zajc -Tolgay ile başlangıç yapmakla Fenerbahçe’nin akortu o kadar bozuldu ki ilk şutunu son dakikalara girilirken Dirar’la yapabildi ki o da kaleye ulaşmayıp kornere çıktı. Neredeyse 2-3 pası ardı ardına yapamadılar bile. Fenerbahçe’nin bu çok kötü futbolunda sadece Ersun Yanal’ın hatası yoktu elbette. Beşiktaş takımının müthiş iştahı, Fenerbahçe’nin oyunu her kurma isteğinde 4-5-6 oyuncuyla pres ve baskı yapması sarı lacivertlileri felç etti deyim yerindeyse.
GİTTİ YANAL GELDİ GÜNEŞ
Karşılaşmanın ikinci perdesinde adeta bir lig maçının ikinci devresini değilde, iki ayaklı bir kupa mücadelesinin rövanşını izler gibiydik sanki. İki takımın dinlenmek için aldıkları 15-20 dakikalık sürede böylesine iki farklı ekibin ortaya çıkması imkansızdı çünkü. O silik Fenerbahçe gitmiş, yerine mağlubiyete isyan eden, yenilsekde onurumuzla yenilelim diyen bambaşka bir takım gelmişti. Bunda Ersun Yanal’ın da mutlak etkisi vardı. Dirar sağ arkaya, Valbuena sağ öne, Ayew’se sol uçtaydı artık. Moses ve İsla dışarı alınmışlardı. Bu belki farkın dahada açılması adına tehlikeliydi ama Ersun Yanal takımın patronu olarak tepki vermeli ve risk almalıydı. Hocanın bu cesaretli kararı takımı üzerinde adeta domino etkisi yaptı ve takımda mesajı alarak inanılmaz bir oyun ortaya koydu.
Şenol hoca elbette 3-0 önde olan takımını bozmayacaktı. Üstelik böylesine bir farkı kim tahmin edebilirdi ki? Rakip de çok kötü olunca aynı kadroyla devam etti ev sahibi. Psikolojik olarak geri çekilecekleri belliydi ancak üç gol yemeği kesinlikle akıllarına getirmemiş olmalılardı. Maça büyük bir hatayla başlayan Ersun hoca oyunun devamında sanki bu ruh halini Şenol hocaya bulaştırmıştı. Yaptığı hatayla daha takımını ilk dakikadan itibaren pasifize eden Yanal gitmiş, takımını yedek klübesinden sadece seyretmeyi yeğleyen Güneş gelmişti oyunun ikinci perdesine. Her önde götürdüğü karşılaşmada oyunu tutmak adına Necip’e sarılan Güneş’in ilk gol sonrası oyuna müdahale etmemesi, ikinci golün ardından sahneye Caner’i alıp Quaresma’yı unutması, üçüncü golden tam yedi dakika sonra Ricardo’yu hatırlaması, Pektemek’i oyuna ancak 85’de alması; oyuna Zajc-Tolgay ikilisiyle başlayan Yanal kadar hatta daha fazla eleştiri alacak cinsten müdahalelerdi doğrusu. Oyun 3-1’e gelince hiçbir tedbir almamanın anlamı ya rakibi çok kümsemek ya da kendi takımına aşırı güvenmekle ilgili olmalıydı.
İki hocanın imzalarıyla şekillenen derbi aslında yıllardır hasretle beklediğimiz, unutamayacağımız ve tadına doyamadığımız türdendi. 3-3 sonrasında önce Burak’ın sonra da Eljif’in direkten dönen vuruşlarıyla 4-3, 3-4, 4-4 gibi sonuçlarla da neticelenilirdi Vodafone Arena’daki bu muhteşem randevu. Bence ikiside birer puanı hak ettiler. Yukarıda Başakşehir’le Galatasaray’la şampiyonluk yolunda başa güreşen iki pehlivan olarak yalnız kalırken, Fenerbahçe hem düşme hattının biraz üzerine çıktı hem de gelecek haftalar adına güven tazeleyip kendisine cesaret aşıladı. Fenerbahçe ikinci yarıda oynadığı futbolu Rizespor önünde de sergileyerek üst basamaklara çıkmaya devam edecektir.