DOĞRU YOL İLİMDİR...
DOĞRU YOL İLİMDİR...
Arapçası "Sırat-ı Müstakim" diyorlar da Türkçesi olan "doğru Yol"u diyemiyorlar. İşte o doğru yol; İLİMDİR...
Gelelim Türkiyemizin, İl, ilçe, nahiye, köy ve mezra'lar da ki; kuran kursları ve camii yaptırma ve yaşatma derneklerine...Binlerce mi ? Sayısını bilmiyorum. Topladıkları yardım parasına da karışmam, yerini bulur bulmaz Allah bilir...Hani bir ata sözümüz var ya " öğütü yuvadan almış" benim derdim vatan evlatları ve geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim yuvalarında ki durumları...
Bu okullarda hocalar, Fıkıh okuyanlar, medeni kanun düşmanları mı, Batı medeniyetçiliği ve Atatürk düşmanları mı, görmüyor bilmiyoruz, ama şüpheliyiz.!
Böyle bir muamma içinde yaşayan bir toplum bu çağın teknoloji havası içine nasıl girebilir? Bizler onun derdindeyiz
Ne milliyetçilik, ne vatansever devrimcilik, ne devletleştirmeci sosyalistlik, böyle bir toplumu dalmış olduğu ahiret uykusundan nasıl uyandırabilir? Din güzel şey, insan için gereklidir de, ama şeriatçılık ve ahiretçilik olursa bu din olmaktan çıkar.
Ne olur yüzde elli fikirleri de bu dünyaya ayrılsa! Köy yavruları bilmedikleri bir dilin yazısı ile anlamadıkları ve anlayamayacakları bir dilden kitabı okumakla beyinlerini çürütmekten başka ne elde edecekler ?
Biz bu medeniyet krizinden çıkmadıkça, biz bu ahretçilik yolunda kaldıkça daha çok elli, yüz yılları boşuna geçiririz. Türkiye'nin kurtuluşu ve geleceğe güvenle bakılması; milliyetçilik ve eğitime bağlıdır.
Milli hassasiyet din inancı olarak temin edilemez. Milli hassasiyet, milli bekâ, milli duygu, milli şuur üzerine temin edilebilir. Bunlar sağlandığı zaman hür olarak din inancının da yaşama şansı olur..
Osmanlının geri kalmasının, idari ve jeopolitik nedenleri olmakla birlikte, temel neden eğitimde ve bilimde geri kalmasıdır
Osmanlıda, İlköğretim yerine hayırsever kişiler ve dini cemaatler tarafından kurulan ve 5-6 yaşlarında çocuklara eğitim veren, mahalle mektepleri ve sıbyan mektepleri vardı. Bunlar şeyhülislama bağlıydı. Bu okullarda, okuma, yazma ve dört işlemle birlikte temel amaç Kuranı öğretmekti. Bunun için de eğitim dili Arapça idi. Tanzimat dönemine gelinceye kadar, kızlar sıbyan okulundan sonra eğitim görmezlerdi.
Şeyhülislam da; ‘’dinin temelini sağlamlaştırmak için sorun kaynağında halledilmelidir ‘’ diyor ve eğitim sisteminde baştan sona din esaslı bir düzenleme yapılıyordu.
Osmanlı medreselerinde okutulan derslerin tamamına yakını fıkıh, hadis, kelam, tefsir dersleriydi. “Felsefe, matematik ve fen bilimleri geleneksel medrese müfredatında yer almıyordu.
Ve koskoca İmparatorluk battı yıkıldı gitti...
Peki biz böyle bir vatan evlatlarımız ile nasıl teknoloji yakalarız.
Katil İsrail, ilim de ve teknolojide Batıyı geçti. Peki, Katil İsrail ve onun gibi devletler ile nasıl mücadele ederiz. Beş milyonluk İsrail, yüz milyonluk Müslüman devletleri sindiriyor.
Yurttaş dinini bilmelidir ve sevmelidir. Din adamlarına saygı gösterirken, onların cahillerinin elinde oyuncak olmamalıdır. Gerçek din adamı ile şarlatanını ayırt edebilmelidir.
Öyle geri kalmış Müslüman Arap ülkelerinin vatandaşları gibi, Arapça slogan atmak değildir Türk milliyetçiliği...Dini sloganda olsa Türk, Türkçe slogan atar.
Onun için Atatürk 21/24.1.1930 da halkı uyaracak ve diyecektir ki:
" Ahiren Kur'anın tercüme edilmesini emrettim. Hz.Muhammed'in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim."
Din ile ilgili devrimler en zor ve tehlikeli olanıdır.
Sayın Usta yazar, gazeteci Engin KÖKLÜÇINAR'ın kitabında dediği gibi, bunu yapabilecek Babayiğitler aranıyor..
Tanrı Türkü Korusun.
Sevgi ve Saygılarımla.