DOMUZUN KUYRUĞU DÜZELMEDİ
Hani bir söz vardır ya... “Domuzun kuyruğunu kırk sene mengeneye koymuşlar ama
düzelmemiş!”diye
İşte Rumların da elli yıllık ısrar ve gerçeklerden kaçma inadı, tıpkı domuzun düzelmeyen
kuyruğunun şekline şemaline benzer.
Nihayet sürekli söylediğimiz sözler gerçek oldu. Bundan bir hafta kadar önce
yazmıştık...
“Crans Montana’dan da birşey çıkmayacak” demiştik. Ve Montana’dan birşey
çıkmadı. Neticede taraflar artık son noktayı koymuş oldu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres de bu işin üstesinden gelemedi. Gelemedi
çünkü BM Güvenlik Konseyi’nin 14 Mart 1964 kararları, yarım Kıbrıs’ı, bütün bir Kıbrıs olarak
kabul ederek varlığı ortadan kalkan sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin bir bütünmüş gibi varlığını
öyle tecil etmişti.
Şimdi BM Güvenlik Konseyi efendileri şapkalarını çıkartıp önlerine koysunlar. Ayrıca
AB’nin efendileri de şapkalarını çıkarsınlar ve iyice düşünsünler.
“Yahu şu Kıbrıs Rumları daha ne isterler? BM Güvenlik Konseyi yarım halleri ile
onları bütünmüş gibi kabul etti, AB de tıpkı BM gibi yarım Kıbrıs’ı bütünmüş gibi kabul
ederek Güney Kıbrıs’ı bünyesine aldı. Daha ne istiyor bu efendiler?” sorusunu sorsunlar
bakalım bundan sonra ne gibi bir düşünceye sahip olacaklar Rumlar hakkında, görelim.
Ben diyorum ki...
Artık KKTC’nin yolu açıldı ve ufku belirlendi.
Crans Montana zirvesi çöktüğüne göre, gözler bundan sonra Türkiye’ye çevrilecek.
Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu’nun dediği, “Bu zirve son zirve olacak” sözleri de dikkate
alınarak Kıbrıs Türkü’nün bundan sonraki idari, siyasi ve coğrafi yapısı gözden geçirilerek,
herhalde artık KKTC’nin tanınması için Türkiye’nin, bütün kapıları ve anlaşma imkanlarını
zorlaması gerektiğini düşünüyoruz.
Her zaman söylediğimiz, yazıp çizdiğimiz birşey vardır.
KKTC artık Kıbrıs Türkleri’nin mi?
Bence artık Kuzey Kıbrıs sadece bizim değil, bütün Türkiye’nin de topraklarıdır. Gelişen
son durum da dikkate alınarak, bundan sonra Rumlarla yeni çözüm olanakları aramak, bence
saflık veya hayalcilik olur.
O kadar kesin ve keskin konuşan Çavuşoğlu’nun “Bu son toplantıdır” sözlerinin
arkasında Türkiye’nin mutlaka ama mutlaka bir B Planı vardır ve olmalıdır da.
Crans Montana zirvesinin çöküşünü BM Genel Sekreteri Guterres de kabul ettiğine
göre, bundan sonra yapacak başka birşey kalmamıştır.
Kıbrıs Türkü’nün yıllarca Rumlardan çektikleri acıları, yapılan katliamları ve hala toprak
altından kayıp insanlarımızın kemiklerinin yeryüzüne çıkışını bir kez daha yazmaya gerek yok.
Bütün bunlar, Türkiye’nin fiili ve etkin garantisinin kalması ve adadaki Türk askerinin ada
Türkleri’nin can güvenliği için bulunması gerektiğini anlatıyor bize. Nitekim Mustafa Akıncı
çöken zirve esnasında gerçeklere bir kez daha vurgu yaparak, haklı davamızı bütün dünyanın
yüzüne haykırmıştır.
“Türkiye’nin garantisi Kıbrıs Türkleri için çok önemlidir. Garanti içermeyen bir
anlaşmaya Kıbrıs Türkleri, referandumda evet demez.”
Herşey bu kadar net ve somuttur.
Velhasıl domuzun kuyruğu yine eğri ve bükülmüş kaldı. Şayet bir gün domuzun
kuyruğu düzelirse, Kıbrıs Rumları da Kıbrıs sorununda gerçekçi çizgiye gelerek ve yaşananları
kabul ederek çözülmüş olacaktır. Lakin domuzun kuyruğu düzelmeyeceğine göre, Kıbrıs
sorunu da hiçbir zaman çözülmeyecek ve herkes yoluna devam edecektir.
Kısacası KKTC’nin geleceği şimdi daha belirgin bir hal aldı.
Olası bir anlaşma sonrasını insan düşündüğünde, şu anda mevcut olan huzurumuzun ve
güvenliğimizin ne kadar riskli ve tehlikelerle olduğunu anlıyorum. Sadece ben değil, bütün
Kıbrıs Türkleri bunu görüyor ve idrak ediyor.
Hatırlıyorum...
Rahmetlik Rauf Denktaş bir gün bana şöyle demişti Annan Planı referandum
sonrasında.
“Allah razı olsun Rumlardan ki, reeferandumda ‘HAYIR’ demişler ve gelecek hayatımızı
karartmaktan kurtarmışlardır.”
Zaman zaman bütün bunları düşünce, Denktaş’ın ne kadar haklı olduğunu görüyor ve
anlayabiliyorum.
Velhasıl domuzun kuyruğu bir gün düzelirse, Kıbrıs sorunu da mutlaka çözülecektir.
Domuzun kuyruğu düzelmeyeceğine göre, Kıbrıs sorunu da çözümlenmeyecektir.
Gerçekte Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı ile çözümlenmiştir.
Rumlar madem bu kadar ENOSİS meraklısıydılar, güneyi Yunanistan’a bağlasınlar da görelim
bakalım balligariliklerini.
Herhalde bundan sonra yarım Kıbrıs’ın, bütün bir Kıbrıs Cumhuriyeti olarak
algılanması ve öyle işlem görmesi de, kesinlikle mümkün olmayacaktır.
Şu anda gelinen nokta, herkesin kendi yoluna dönmesi ve kendi yolunda yürümesini
gerektiriyor.
Elli yıldan beri Anavatan Türkiye Kıbrıs Türkü’ne sahip çıktığına göre, gece başımızı
yastığa koyduğumuzda huzurla uyuduğumuza göre, bizim yolumuz ve geleceğimiz bellidir.
Artık gözler Türkiye’ye çevrildiğine göre, herhalde Türkiye geleceğimiz için mutlaka güzel
birşeyler düşünmüş olacaktır.
Bırakın domuzun kuyruğu bükülü kalmaya devam etsin...