SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

DÜNYA LİDERLERİ..

Şimdi artık biliyor ve görüyoruz ki, insanlarımız kendi görüşlerine uymayan gerçekleri kabul etmiyorlar.

“Neden?”

Çünkü, günlük konularımız hangi doğrultuda, hangi eğilimde olursa olsun, sağlıklı karar vermekte zorlanıyoruz. Algılama bozuklukları; sağlıklı düşünmeyi, bilincin kaynağında kurutuyor. Ele aldığımız konuları artmadan, düşünce merkezimizden dışarıya fırlatıyoruz. Yani, ağzımızdan konuşma olarak çıkarıyoruz. Bu nedenlerle de, ne tür çamlar devirdiğimizi göremiyoruz. Düşüncelerde oluşan bir fikrin emniyet süreci, insanın ağzında başlar. Bunu belirleyen haklı söz şöyledir:

“Konuşacağın söz, ağzından çıkmadan önce ona sen sahipsin. Çıktıktan sonra ise ona başkaları sahiptir.”

Herhangi bir söz, düşüncenin etkisini, “saçmalık” düzeyine taşımışsa, bunun tevili, yani düzeltilmesi zorlaşır. Bilgi ve idrak arasındaki bağlar kopar, karşılığında “sağlıksız” ilişkiler doğar..

Binlerce yıldır doğa ve batı kültürlerinde ortaya çıkan farklılıkların ortak noktası, “medeniyetler” yarışıdır. Gelişmişlik prensibine göre, hedefe varmanın en iyi yolu, düşünce mekanizmalarını sağlıklı işletebilmektir. Bunun doğrusu, düşünce merkezine bir filtre yerleştirmektir.

Düşünce eylemi, filtreli bir sisteme; insanın doğasının elverdiği kapasitede kavuşturulacak olursa, aykırı fikirler süzülür, bilgi ve idrak yerleşir.

Düşünceler, sözler ve eylemler dengesizleştikçe toplumsal sapmalar, dünya ülkelerini yeniden bir “cadı kazanına” çevirmiş oluyor.. Dünya barışı uçak gibi yere çakılıyor.

Şimdi soralım: “Amerika küresel bir güç müdür?” Bunun aksi düşünülmeyeceğine göre, yeni Başkan “kendi kendisinin kralı” durumuna düşmüyor mu? Zekanın hoşgörmeyeceği tek şey, varoluşa karşı gelmektir. Barış, insanların varoluş nedenlerine aykırı düzeyde kurulamaz. Özgür düşünce varlığın temelidir. İnsan zekasının ölçü yeri bilincin yaratıldığı düşünce merkezidir.

Alman düşünür Martin Heidegger, bunun pek güzel tanımlamıştır:

“İnsanlık için en büyük tehlike, kendi içimizden kaynaklanır.”

İnsan doğanın akışına göre, kendi kaynağında evrensel değerlerden uzak tutulamaz.

Evrimin işleyişi zorlamaksızın olmaktadır. Dünyadaki yaşamı meydana getiren eğilim budur. Ölçü bilgeliktir.

Dünya liderleri, son yüzyılda farklı farklı kişiliklere bürünerek sahneye çıktılar. Liderlerin düşüncelerine, duygularına, sevdiklerine, sevemediklerine, arzularına ve heveslerine göre getirilen düzenlemeleri, 

“Kayık gezintisine benzetebilirsiniz.”

Aslında, “Kayıkçı kavgasının” dinmeyeceği sandallarda, anafora sürüklenenler bizler oluyoruz.

Çiçek özü taşıyan bir arının hedefine bile erişemeyen bir dünya düzeninin beceriksiz aktörleri miyiz?

BİR DUA ŞEKLİ..

Bekar bir Yahudi şöyle dua edermiş:

“Dilerim, evlenmek nasip olmasın!. Evlenirsem aldanmayayım!.

Aldanırsam bilmeyeyim!. Bilirsem aldırmayayım!..”

BİR DOĞRU SÖZ: “Felaketleri önceden gören adam, acısını iki kere çeker.”

(Porteus)

<