CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

DURAKTA ÜÇ HANIM

Durakta üç hanım  oturuyor, otobüs bekliyordu. Üç hanımın üçü  de başörtülü , ortadaki hariç ikisi   kara çarşaflıydı.

Ortadaki hanım karşı kaldırımda bankta oturan kırmızı terlikli, saçı sakalına karışmış, başının üstü açık  bir adama bakıyordu.

Kırmızı terlikli adam  beyaz atletiyle sokağa düşmüştü. Ayağındaki pantolon eski ve ütüsüzdü. 

Bir başka yazının konusu olabilecek çapta büyük sırlarla dolu bu adamın durumu , eldeki verilere göre orta karar bir devlet memurunun hayat  hikayesinin ipuçlarını veriyordu. 

Boynuna astığı siyah  plaj çantasındaki paralarını,  kola içmek, Laz Hasan’ dan tavuk dürüm almak için kullanıyordu. 

Adam kola içmekten tavuk dürüm yemekten balkonunu büyütmüş, göbeğini  banktan aşağı salıvermişti. 

Dikkati çeken bir husus;  hep yalnızdı !  Kola içerken, dürümleri büyük bir iştahla midesine indirirken, karnını ovuşturup , sakalını kaşırken   hep yalnızdı.

Yaz sıcağının amansız güneşi onu  kaldırımdan kaldırıma sürüklerken, o sırtını kah mezarlık duvarlarına kah cami duvarına yaslıyordu. 

Ne beklediği bir yolcu vardı ,  ne de bir otobüs...

Hiç bir beklentisi yoktu hayattan. Hatta yanında taşıdığı kirli bez dokuma torbasındaki  gömlek ile  pantolonun bile bir beklentisi yoktu.  

O belki  yağmurları, belki de hiç bir şeyi beklemiyordu.  Belki de   bekleyecek hiç bir şeyi yoktu. Belki emekli olduktan sonra ne olduğunu anlayamadan kocaman bir belirsizliğin içine düşmüştü.

Beklediği  kalın dokulu beyaz  bir perdenin arkasında yanan minik bir kırmızı ışıktı belki de.

Güz gelecek, rüzgâr kaldırımlardaki sarı yaprakları sürüklerken  güz  yağmurları serpiştirecek,  yattığı bankların  üzerlerini ıslatacaktı...

Durağa yaklaştım. Karşı duraktaki otobüs yolcularını indirdi. İki iri köpek, Kadıköy civarına doğru seğirttiler.  

Duraktaki üç hanımdan ikisinin  bankta oturduğunu , ortadaki hanımın ayakta durduğunu gördüm.

Üç hanım  profilden oturuyor görünmüştü. Yanlarına yaklaştığımda  ortadakinin dişçide çalışan küçük bayan olduğunu fark ettim.

Bir algı yanılması daha, dedim kendi kendime. Bir kedi duvarın altındaki gölgeye çekilmişti. Bir martı kanat çırpıp denize doğru uçtu. Durakta otobüs   bekleyenler sırasına ben de dahil oldum...

<