DURAKTA ÜÇ HANIM
Durakta üç hanım oturuyor, otobüs bekliyordu. Üç hanımın üçü de başörtülü , ortadaki hariç ikisi kara çarşaflıydı.
Ortadaki hanım karşı kaldırımda bankta oturan kırmızı terlikli, saçı sakalına karışmış, başının üstü açık bir adama bakıyordu.
Kırmızı terlikli adam beyaz atletiyle sokağa düşmüştü. Ayağındaki pantolon eski ve ütüsüzdü.
Bir başka yazının konusu olabilecek çapta büyük sırlarla dolu bu adamın durumu , eldeki verilere göre orta karar bir devlet memurunun hayat hikayesinin ipuçlarını veriyordu.
Boynuna astığı siyah plaj çantasındaki paralarını, kola içmek, Laz Hasan’ dan tavuk dürüm almak için kullanıyordu.
Adam kola içmekten tavuk dürüm yemekten balkonunu büyütmüş, göbeğini banktan aşağı salıvermişti.
Dikkati çeken bir husus; hep yalnızdı ! Kola içerken, dürümleri büyük bir iştahla midesine indirirken, karnını ovuşturup , sakalını kaşırken hep yalnızdı.
Yaz sıcağının amansız güneşi onu kaldırımdan kaldırıma sürüklerken, o sırtını kah mezarlık duvarlarına kah cami duvarına yaslıyordu.
Ne beklediği bir yolcu vardı , ne de bir otobüs...
Hiç bir beklentisi yoktu hayattan. Hatta yanında taşıdığı kirli bez dokuma torbasındaki gömlek ile pantolonun bile bir beklentisi yoktu.
O belki yağmurları, belki de hiç bir şeyi beklemiyordu. Belki de bekleyecek hiç bir şeyi yoktu. Belki emekli olduktan sonra ne olduğunu anlayamadan kocaman bir belirsizliğin içine düşmüştü.
Beklediği kalın dokulu beyaz bir perdenin arkasında yanan minik bir kırmızı ışıktı belki de.
Güz gelecek, rüzgâr kaldırımlardaki sarı yaprakları sürüklerken güz yağmurları serpiştirecek, yattığı bankların üzerlerini ıslatacaktı...
Durağa yaklaştım. Karşı duraktaki otobüs yolcularını indirdi. İki iri köpek, Kadıköy civarına doğru seğirttiler.
Duraktaki üç hanımdan ikisinin bankta oturduğunu , ortadaki hanımın ayakta durduğunu gördüm.
Üç hanım profilden oturuyor görünmüştü. Yanlarına yaklaştığımda ortadakinin dişçide çalışan küçük bayan olduğunu fark ettim.
Bir algı yanılması daha, dedim kendi kendime. Bir kedi duvarın altındaki gölgeye çekilmişti. Bir martı kanat çırpıp denize doğru uçtu. Durakta otobüs bekleyenler sırasına ben de dahil oldum...