Düşünce tarihi ve beyazperde
Gazeteci, sinema yazarı Coşkun Çokyiğit yaşadığı bir ızdırabı misal göstererek düşünce tarihinin
beyazperde kımıldaklarıyla yeni nesile anlatılmasını arzu ediyor. Kendince çok değerli görüşler de
sergiliyor. Siyaset veya siyasete rol biçenlerin sözlerini papağan gibi tekrarlayan insanlardan yakınıyor.
‘Koskocaman makamları işgal eden kişilerin cehaletleri karşısında küçük dilimi yutacak duruma
geliyorum’ diye dertleniyor Çokyiğit.
İttihat ve Terakkicilerin Türkçülüğünün Osmanlıyı parçaladığını iddia eden o koskocaman makamdaki
insanın nasıl yanıldığını anlatıyor. Yahya Kemal ve Dr. Nazım’dan misal vererek. Namık Kemal’in
muğlak İslam ve Osmanlı milletperverliğinden doktor Nazım’ın kurtulamadığını anlatıyor. Tamam da o
koskocaman adam nasıl tarikat ya da siyaset liderinin söylediklerinden dışarı çıkamıyorsa, Dr. Nazım
ve Yahya Kemal de Namık Kemal’in görüşlerinden dışarı çıkamıyor. İşte Çokyiğit dostum tam da
burada bir tezat içinde kaldığının farkında değil.
Xxxx
İnsanların kendilerine özgü değerleri var. İnançları, önkabulleri, vaz geçemedikleri, değiştirmeye
yanaşmadıkları düşünceleri var. Ama Coşkun Çokyiğit’in beyazperde ile ilgili görüşlerine destek
verilmeli. Türkiye Tanıtım Fonu sinemaya destek veriyor ama, o da siyasi tercihlere göre dağıtıyor
paraları diyor. Çokyiğit’e göre milletimizin geçirdiği değişiklikleri kımıldaklar yaparak beyazperdede
gösterilmeli. Evet, bu çok doğru bir düşünce.
Bir sıkıntı var. Film yapımcıları bütüncül filmler, kımıldaklar yapıyorlar. İkinci Abdülhamid deyip tüm
hayatını, İslam deyip tüm dini, Osmanlı deyip tüm Osmanlıyı, Kanuni deyip tüm Kanuni’yi anlatıyorlar.
Bu bütüncül anlatış kısırlık getiriyor ve başarıyı da engelliyor. Dönemler, olaylar, vakalar, fenomenler
parça parça, tahlilci bir tavırla beyazperdeye aktarılmalı. Tüm barutu bir atımda kullanmaktan vaz
geçilmeli.
Xxxx
Ertuğrul Gazi Diriliş dizisinde anlatılıyor. Ertuğrul Gazi’nin tüm hayatı söz konusu. Bu yanlış. Ertuğrul
Gazi ile ilgili belki bir cümle anlatılmalı, ama bunun için bir kımıldak metni yazılmalı. Yani her filmde
kahramanımızın sadece bir yanını, arkadaşlık yanını, fedakearlık yanını, kahramanlık yanını, aile
babası olma yanını, aşık erkek olma yanını anlatmak için ayrı ayrı yüzlerce metin yazılıp, çekilmeli.
Günümüz insanı, yani benim neslim Amerikalı yenilmez fikri sabitindedir. Bunun sebebi izlenen
yüzlerce Amerikan filminin başka başka senaryolarla çektiği filmlerde verdiği ana mesajdır.
Türk tarihini, satır satır ayrı film yaparak tekrar tekrar sunmaz isek yapılan bütüncül filmlerle istenen
amaca asla ulaşılamaz. Öğretici, yönlendirici, kasıtlı, maksatlı filmler, izleyende aksi istikamette
düşüncelerin gelişmesine sebep olur.
Xxxx
Dini ana konu olarak ele alan ve güya dine hizmet etmek isteyen sinemacılarımızın açmazları var.
Müslüman dindar insanların zamanı çok kıymetlidir. İşleri, eşleri, aşları, aileleriyle meşguller. Düzenli
ibadet edenler günde beş defa huzura durmak zorunda ve alışkanlığında. Düzgün yaşayan insanlar içi
sinemaya gidip film seyretmeye ayıracak zamanları yok. Böyle bir alışkanlıkları, istekleri de yok. Hatta
sinemaya gitmeyi boşa harcanan zaman olarak değerlendirirler. Çok da haksız değiller. Sinema
alanında çalışanlar ise dine hizmet ettiklerini, yapılan filmlere Müslümanların, dindarların alaka
göstermesini istiyorlar.
Tamam da sinemaya gelmesi istenen kitle, sizin filmde anlattığınızdan fazlasını biliyor. Öte yandan siz
İslam’ı başkalarına, uzaktakilere anlatmalısınız. İnsanları İslam ile tanıştırmalısınız. Tam tersine siz
yaptığınız filmlere dindarların gidip izlemesini isteyerek onlara boşa zaman harcamalarını teklif
ediyorsunuz. O insanların gençlerini sinemaya gitme alışkanlığı kazandırıyorsunuz. Sonra o gençlerin
her hafta gidebileceği sayıda film yapmıyorsunuz. Bu defa o alışkanlığı kazanan kitle öteki filmleri
izliyorlar. Üstelik sizin yaptıklarınızın da bir değer taşımadığını kıyaslayarak öğreniyorlar.
Müslümanlığı kendine dert edinmiş sinemacılar bu çelişkiye çare bulmalı.