Düşünebilmek sınırsızca
Düşünebilmek biz insanlara ait bir üstünlük. Böyle düşünüyoruz, kabul ediyoruz. Bilmiyoruz aslında, hiç karınca olmadık, hiç gergedan olmadık. Onlardan biri olarak yaşamadık bir süre. Eğer denemiş olsaydık, gerçekten düşünüp düşünmediklerini bilebilirdik. Hani bir masal olsa yaşanabilen, insanlar istediklerinde diyelim ki üç hafta solucan olsalar, hamam böceği, kuş olsalar bir ara. Uçabilseler, ya da balık olsalar, kurbağa olsalar, yaşayıp gördükten sonra bize anlatsalar. Başka yaratıklarda düşünme yok deseler, eh işte o zaman bu iddiamızın bir değeri olacak. Böyle bir masal yaşanmadığı için, iddiamız kendimizi yüceltmek için uydurulmuş bir efsane bana göre. Düşünmek insana mahsus bir üstünlük.
Xxxx
Sınırsızca düşünebilmek de başka bir efsane. Bu da hiç yaşanmamış bir hayali değer. İnsan öylesine sınırlarla sınırlı ki saymakla bitmez. Ama yine de sanki hiçbir sınır yokmuşçasına özgürlükten, azadelikten, serbestlikten dem vururuz. Bir kere insan olmakla sınırlıyız. Bir insanın neler yaşayabileceği artı-eksisi ile bellidir. Bazen insan olmaktan çıkıp başka bir yaratık olamaz. İlla kendisi olacak. Doğum, beslenme, büyüme, gelişme, olgunlaşma, yerinde sayma, geriye doğru gitme, yaşlanma, yapabildiklerini yapamaz hale gelme, yetersizlik, başarısızlık ve çoklu organ yetmezliği ve ölüm. İşte insana biçilen kader bu. İşte bu çerçevede düşünebilir insan.
Xxxx
İnsanın bir anne-babası, ebeveyni var. İki insana dayanarak, o iki insandan aldığı cevherlerin sahibi olarak dünyaya gelir. İlk sınır orada çizilmiş demektir. O iki insandan aldıklarının sınırı, o yeni insanın sınırıdır.
İnsanın yaşadığı coğrafya, çevre, iklim, doğa şartları da insana bir sınır koyar. Balık tutarak yaşayacaksın, ziraat yaparak yaşayacaksın, hayvan besleyerek yaşayacaksın, misafir ağırlayarak, onlara hizmet ederek yaşayacaksın, yükseklerde sert havalarda yaşayacaksın, ovalarda yaşayacaksın dayatmaları ve sınırlamaları var elbette.
Konuştuğunuz dil de zenginse, fakirse, o da size düşünmenize bir sınır koyar. Cümleler, terimler, yüklemler, isimler, deyimler, tamamlayıcı unsurlar ne kadar zenginse dilinizde, o sınırda düşüneceksiniz.
Xxxx
Dünya devletlerinin ilişkileri de size bir sınır çizer. Rusya, Ermenistan, Yunanistan, Araplar düşman bellenecekse ona göre düşüneceksiniz. Çünki algılarınız, duyumlarınız bu amacı gerçekleştirecek şekilde size akacaktır. Amerika hep özlem duyulacak bir pembe rüya mı, büyük şeytan mı bu konuda siz karar veremez ve kendi kararınıza göre düşünemezsiniz. Devlet başkanları, idareciler, büyük büyük yöneticiler ne karar vereceğinize dair size ipuçları verecek ve siz de ona göre düşüneceksiniz.
xxxx
Düşünmek sadece beyin havuzuna gelecek algı ve duyumların tasnifleri, benzeyenler-benzemeyenler sınıflaması, eskilerin birbirine kıyaslanarak yeni bilgiler üretilmesi değildir. Beynin faaliyeti, akıl, muhakeme, kıyaslama hepsi var da, gelen malzeme saf olmaz. Gelen malzeme, algı ve duyumlar, uyarımlar, önceden yüzlerce güç tarafından şekillendirildikten sonra beyne gelir, akıl faaliyeti kendisine gelen malzemeyi işler. Malzeme saf olmadığı için üretim de saf olamaz.
Xxxx
Var edilmiş her şeyin sahibi, var ettiği her şey için en iyinin ne olduğunu göstermekle birlikte, onu yaşatarak bizzat o var edilmişe de göstermek için bir deneme, imtihan, sınav düzeni koymuş. Kişiyi kendine şahit tutmak için kişiye bir ömür biçilmiş. İşte o ömür içinde insan, hiçbir etki altında değilmiş de, her şeye kendisi karar veriyormuş da, özgür iradesi varmış da, kimse ona ne yapacağını söyleyemezmiş de, öyle yapmazsa o kendisi olmazmış da, daha yüzlerce saçma düşünce ile ömür yaşanıp tamamlanır. Sonunda yüzlerce sınır koyucunun bağlı olduğu tek sınır koyucunun biçtiği kader yaşanır.
Xxxx
Düşünebilmek bir meziyetse, yalnızca insana ait bir üstünlükse, özgür, hür, azade, serbest, kimseden etkilenmeden, kendi aklıyla çıkarımlar yapıyorsa… Muhal içinde muhal. Zan içinde zan. Aldanış içinde aldanış. Ne kadar eblehsin be insanoğlu, biraz kendine gel. Haddini bil dediler, demek ki bir had var. Sınır var. Düşünebilmek ama sınırsızca.
Bu zanlarla mutlu olur insan, sonra birisi çıkıp öyle olmadığını anlattığında, onu inandırdığında, yanılmış olduğunu kabul ettiğinde üzgün olur insan. Üzgün olmak, hüzün, elem, keder verir insana.
Xxxx
Bana göre hüzün mutluluktan daha asaletlidir.