DUYGU AYARLAMALARI YAPMAK..
Koronavirüs karantinası nedeniyle evlerinde kapalı kalanlara, eski bir yazımla duygu ayarlamaları yapmalarını öneriyorum:
Gençler aşk, para ve sağlık isterler.. Günün birinde, evlenmeden önce gözlerini iyice açmadıkları için hatalarına bağlı kalan ahmakların durumuna düşerler..
İsterseniz, bir fıkrayla konuyu şöyle devam ettirelim:
“Adamın biri gözüne kestirdiği kadının peşine takılır. Kadın: “ Niçin peşimden geliyorsun?” deyince, adam nazikçe kadına biraz daha yaklaşır:” Geliyorum, çünkü seni delice seviyorum..” der.
Kadın: “Yalan söylüyorsun.. Çünkü ben güzel ve zengin değilim.. Biraz geriden zengin ve güzel arkadaşım geliyor..” deyince adam hemen geri döner ve o kadına yaklaşınca çirkin bir ihtiyarla karşılaşır.. Birden şaşırır, ahmaklaşır, tekrar ilk kadına koşarak “Niçin yalan söylediğini” sorar. Kadın “ İlkin, sen bana yalan söyledin de onun için..” der..
Başlangıçta bütün ilişkiler “Pamuk ipliğine bağlı olarak..” kurulur. Sevgi sözcükleri her ülkede değişiktir. İnsanlar evliliğe eş seçerken en etkili, en inandırıcı sözü kullanırlar. Oysa ki, aşk sözcüklerinin de bir son kullanma tarihi olduğu unutulmamalıdır.
Örneğin, Salamon, bir yıl önce ölen karısının mezarlığını ziyaret eder.
“Ah Rebeka!. Ne olur.. Cenabı Hak bir mucize gösterse de seni tekrardan bana geri verse..” diye yalvarışta bulunur.
Tam bu sıradan mezarlığın toprağında hafif hafif kımıldama olur.. Bunu gören Salamon: “Sakin ha..” diye bağırır:
Ben şaka söyledim be.. İnandın mı?.”
Evlilikler, anketle kazanılar bir sonuç değildir. Ne çıkarsa bahtına.. Dünya yazarları, genelde evliliği şu değişmez hükme bağlarlar:
“Evlilik, erkeklerin hürriyetlerini, kadınların da mutluluklarını ortaya koydukları bir kumardır. Andre Maurois’e göre, “Mutlu evlilik kısa gibi gelen uzun bir konuşmaya benzer.”
Bu konuların derinliklerine inildiğinde okyanusların dibine varılır.. Fakat, asla bir daha suyun yüzeyine çıkamazsınız. İşte, buna da anlamlı bir fıkrayla cevap verenleri dinleyelim:
“Adamın biri ölmüş ve cennetin kapısına dayanmıştı. Bu kapıyı bekleyen ak sakallı ihtiyar ona hayatını anlatmasını söyledi. Adam sıraladı:
Bir karım, bir de kaynanam vardı.
Öyleyse buyur, cennete girebilirsin..
Birinci cennet yolcusunun arkasından gelene aynı ihtiyar, aynı soruyu sordu: “Ya sen, hayatında ne yaptın?” İkinci ruh cevap verdi:
“Benim üç karım, üç kaynanam vardı..”
Ak sakallı ihtiyar, bu söz üzerine ikinci ruh’un cennete geçmesine engel olmak için kapının önünü kapattı:
Sen cehennem tarafına geç.. Bizim cennetimizde cefakarlara yer var, sersemlere değil..”
Evliliklerden nasibini alamamış mutsuz insanların hayallerindeki beklentileri “Sevmek ve sevilmek” üzerine kurulsaydı, bağışlanmak, öç almaktan güçlü kalırdı. Sokrat, bunun yöntemini gösteriyor: “Yeşillikler toprağın çirkinliğini kapattığı gibi tatlı sözler de insanın kusurlarını örter..”
Şimdi gelelim fikrin sonucuna:
“Dünyada en güzel şey nedir?
Sevmek..
Ondan sonra?
Sevilmek..
Neden sevmek, sevilmekten daha güzel?
Çünkü, insan, sevdiğine, sevildiğinde daha iyi “duygu ayarı” yapmasını bildiği için evliliğinde yolu tıkalı kalmaz..
Eşler birbirini tökezletmez..