SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

EKRAN BAŞINDA YUTKUNMALAR..

EKRAN BAŞINDA YUTKUNMALAR..

Televizyonların, yemek yarışmalarına, lezzet programlarına aşırı ilgi duyan “damak tadına” düşkün bir toplum olduk. Hatta, yurdun nefis yemekleriyle ünlü kentlerine “lezzet” turları düzenleyen firmaların reklamlarına sıkça rastlanılıyor.

Turizm şirketlerinin gezi programlarına, lezzetli yemek menüleri ilk sırada ekleniyor. Gidilecek yerlerdeki öğle, akşam yemeklerinin özenle seçilmiş otellerinden, lokantalarından, keşfedilmemiş mekanlar diye tanıtım yapılıyor. Hangi yere gideceğiniz programlanmış olsa da, gezip tanıyacağınız alanlar önemli değil. Şimdilerde “lezzet turları” revaçta..

Türkiye’de tarihi değerde bir mutfak kültürü mevcut olduğu için yemeyi, içmeyi sevenler soluğu ülkemizde alıyor.. Ülkemizin turistik cennet köşelerinde, gözler doğanın cazibesiyle dinlendirilirken, damaklar lezzet mutfaklarıyla coşturuluyor.. Sağlıklı yaşamı dengeli bir hale getiren böyle güzel bir ülke nerede bulunur?

Televizyonlarda yemeklerin hazırlanışı ve pişirilmesi safhasına kadar olan bütün mutfak işlemleri anlatılıyor. Marifetli hanımlar ve yemek ustaları; tencereye yerleştirilecek malzemeler için ayrıntılı bilgiler veriyor.

Bunlar ballandıra ballandırıla sunuluyor. Pazar sebzeleri, taze olup olmadığı yoklanarak seçiliyor. Marketlerden pişirilecek gıda maddeleri alınıyor. Bitkilerden, meyvelerden, sebzelerden, ağaçlardan ve köklerinden nasıl yararlanacağı öğretiliyor.

Lezzetli yemek hazırlama yarışmaları ise görülmeye değer. Yeni bir sır öğreniyormuş gibi televizyon başına toplananların bu aşırı meraklarına ne dersiniz! Beşikteki çocuğunun ağlayışını fark edemeyecek derecede kendinden geçen ev hanımlarının bu merakları güldürü konusu oluyor. Aslını araştırırsanız, Pazar yerlerindeki fiyat tırmanışına yürekleri dayanamayan pek çok hanımının evindeki tencereleri bomboş.. Toplumun bir kesimindeki ev hanımlarının mutfaklarla pek ilişkileri olmaz. Onların aşçıları vardır, istek üzerine yemek hazırlarlar. Hayatlarında ocaktaki tencereyle tanışmamış bulunan bu kadınlara, “yediği önünde, yemediği ardında” tipi uygun görülür. Yani, bolluk içinde yüzenler denir. Peki ya öbürlerine ne dersiniz? Pazar alışverişlerinde mutfağındaki yangının farkına varan bu hatunlar, yemek yarışmacılarına “puan dağıtırken”, hangi rüyanın peşinde dolaşırlar?

Araştırmalara göre, yeni bir şey öğrenmek beyni canlandırırmış. Bu yemek programlarını seyredenler, hayallerinde “damak lezzetini” hissederek beyinlerini canlı tutabilirler. Tıpkı, sigara içicilerinin etrafında bulunurken, “pasif” kullanıcılar durumuna düştükleri gibi, havayı koklamış olurlar..

OLUR ŞEY DEĞİL..

Kör bir dilenci duvar dibinde elini açmış sadaka topluyordu:

“Acıyın, gözleri görmeyen bu adama.. Oniki çocuk babasıyım. Sadaka vermeden geçmeyin..” diye yalvarıyordu.

Yoldan geçen bir adam, dilencinin avucuna para bırakırken merakla sordu:

“Yahu, birkaç çocuğu anladık da, ne yaptın ki, oniki çocuğun oldu?”

Dilenci boynunu büktü:

“Gözlerim görmüyor ki.. Ne yaptığımı bilemiyorum..” dedi.

BİR DÜŞÜNDÜRÜCÜ SÖZ: “Güzellik, tabiatın kadına verdiği, ne hazin ki, ilk aldığı hediyedir.” (Mere)

<