CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

EMANET

Bağlarbaşı’ndaydım. Ben  Marmara İlahiyat Camii ve külliyesini, modern mimarisi, kullanımı ve temizliğiyle pek beğeniyor, fırsat buldukça  buraya geliyorum.

''Kâinatın bütününde yer alan dönme hareketinden ilham alan mimar  parçadaki bütün ve bütündeki parça kavramlarını tabiattaki nautilus formunun yapısı ve 1000 yıllık geleneksel kırlangıç tavan tekniğinin ilhamıyla birleştirerek, cami mimarlığında yeni bir ufuk açmıştır.  

Tavanında uygulanan bu teknik ile  İslam'ın özündeki birlikte çokluk, çoklukta birlik kavramı   simgelenmektedir. Bu teknik ahşap parçaların üst üste bindirilmesiyle oluşan bir  tavan sistemidir.

Göz kamaştırıcı temizlik, aydınlık ve ferahlığıyla Camii'de aynı anda 3600 kişi ibadet yapabiliyor. 

26932 metrekarelik  alanda ayrıca, 280 araçlık  otopark alanı ,  270 kişilik konferans salonu, 240 kişilik yemekhane, 7 adet sinevizyon odası, 270 metrekarelik kitap-kafe bulunuyor.

Mekan, abdesthaneler, şadırvanlar, sergi alanları, abdesthaneleri, şadırvanları, fuayeleri, iç bahçe ve diğer  servislerle zenginleştirilmiş..

Camii, sabah namazından  yatsı namazına kadar açık.

Abdest ve tuvalet yerleri tertemiz kullanışlı . Sular şakır şakır akıyor. Burada ılık su ile abdest alabilmek mümkün.

Alt katta ilahiyata ait çeşitli lisans üstü şubeler kapılarını eğitim  hizmetine açmış. 

Yol hizasına gelen katta çok şık, tertemiz açık renkli masa ve sandalyeleriyle bir okuma salonu, kitapçı hizmet veriyor. Çok geniş bir okur kitlesine hizmeti amaçlayan kitabevinde  her çeşit kitabı bulmak mümkün. 

Okurlara hizmetine tahsis edilmiş masalarda çay , kek, meşrubat çok makul fiyata sunuluyor.

Camii önünde dolaşan bir avare kasnak ; ''Hayrola arkadaş ? Sen burada ne arıyorsun'' diye sorsaydı  ben ; '' Bir kere  elhamdülillah ; önce ben bir  Müslümanım.  İhtiyaç hasıl oldu abdest icap etti...  ''Okumayı seviyorum.  Buraya kitap okumak üzere geldim, diyecektim.

Süratle gelip , elimdeki çantamı  sahipsiz bir masanın üzerine  bırakırken   yan masada oturan tesettürlü bir ilahiyat öğrencisine; “ Hanımefendi, abdeste daraldım. Ben gelene kadar bakar mısın “ dedim.

 Kızcağız mütebessim “olur” anlamında başını salladı. Ben de gönül rahatlığıyla  hızla aşağı indim. İhtiyaç giderdikten sonra ılık suyla abdest aldım. Ayaklarımı kağıtla kurulayıp caminin içine girdim.

 Burada okunan ezan, verilen  kamet hiç bir yerde olmadık kadar ipek  yumuşaklığındadır. İnsanın  içini okşar, bir huzur duygusu  incecik bir tül perde gibi dalgalanır.

Bu cümleden olarak , huzura varıp nadiren duyduğum  gönül hoşluğu ile ikindiyi ifa ve  ikmal ettim. 

Kitap kafe olarak ayrılmış kısma  ve koridoruna asansör ile çıktım.   Çıkarken yürüyen  merdivenin bile  vakarla  yürüdüğünü  müşahede ettim. 

Masaya ulaştığımda çantamın  masa üzerinde bıraktığım gibi öylece  durduğunu gördüm. Çantamı emanet ettiğim kız ise kitabı üzerine kapanmış  kitap okuyordu. 

Dikkatle yüzüne baktığımda  bu kızın  çantamı emanet alan kız  olmadığını  gördüm.

 Yüzüne baktığımı görünce tebessüm ederek; '' öğrencime emanet ettiğiniz   çantanızı ben emanet olarak devraldım''  dedi.

Öğretim üyesiymiş  bu genç  hanımefendi ; “Din psikolojisi” dersine giriyormuş.

Şaşkınlığım geçince kendime geldim. Yaşama sevinci duydum. Teşekkür  ettim. Geleceğe olan umudum arttı.

Artık  bir hoca,  bir öğrencisinin emanetini kendi emaneti olarak biliyordu ve bu çok ama çok anlamlıydı...

Akşam ezanı okunurken,  masadaki çantamı toparladım, eve doğru yürüdüm....


<