EMEKLİ...
Teksas, Tommiks çizgi romanlarında kızılderelilerce sıkça sözü edilen “ soluk benizlilerden” biri...Yüzü buz gibi ifadesiz, suratı sinek kaydı traşlı. Orta boylu , sırım siyah saçlı bir topu topu ellili yaşlarda. Buralarda sıkça göründüğüne göre, Üsküdar’ı kendine mekan tutmuş olmalı ki ; öyle olması da lazım. Çünkü onu her gördüğümde “ugh!” diyeceğim tutuyor.
******
Yazları kısa kollu çizgili gömleğinin sol cebinde eski Rus generallerinin madalyaları gibi sıralanmış bir düzine tükenmez kalemiyle tenha yerlerde geçenlerin yolunu “ bir dakika!” diyerek kesen bir adem.
******
Bu aralar kış olduğuna göre bir tuhaflık yapıp gömlek cebindeki bir düzine tükenmez kalemi göstermeyecek kadar akıllı olduğunu tespit etmiş bulunuyorum.
******
Günlüğüme göre tenha sokak başlarından geçerken gene “ tora” düşmüş bulunuyorum. Üsküdar’ın tenha sokak başlarından dalgın ve düşünceli geçerken, yolumu kesip , “ bir dakika !” diyen bu adamı sinek kaydı traşlı soluk suratından tanıdım.
*****
Asil halkımızın tespitine göre yetimlerin ve dul kadınların yüzü soğuk olurmuş. Ben de bir ikincisini tespit etmiş bulunuyorum; emeklilerin de yüzü soluk ve soğuk oluyor...
*****
Bunları görünce, iki gözüm iki çeşme olmasa da yüreğim burkulur içim acır.
“ Beni bir dakika dinler misin?” dedi. Ben bu “bir dakika! “ sözcüğü hatırına durdum. Bu sözcük hatırına yürüyüşüme ara verip durdum;
-Seni tanıyorum, emeklisin, dedim.
*****
Adam da bunu tespit etmiş olmalı ki, bu sihirli kelimeyi iletişim organizasyonunda başarıyla kullanıyor. Üzerine basa basa;
-Ben dilenci değilim. Yanlış anlamayın. Bana on lira verir misiniz, dedi. İçimden bir ses önümü keser gibi oldu;
-Verme! Verme ! dedi.
Vicdan terazimin “ver!” kefesi ile “verme! ” kefesi şöyle bir dalgalanır gibi oldu. İndi çıktı . “Ver” kefesi ağır basınca pozisyon aldım.
*****
Özetle; cebimde on beş liram vardı. On lirası tam, beş lirası bozukluktu; tereddüt ettiğimi görünce;
-Beş lira ver bari, dedi.
Cebimde teferruat gibi duran beş liranın vadesi dolmuş olmalı ki; ademin avucuna aktardım. Eline rahatlıkla geçirdiği ganimeti büyük bir ustalıkla cebine aktarıp hemen uzaklaştı. Arkasından seslendim;
-Sen ne iş yapıyorsun, dedim. Adam kısa kesti;
-Emekliyim, dedi...