Enderûn Mektebi
Nedense aydınımız kendi güzelliklerini ya görmez ya da görse bile hafife alır. Sultan 1. Murad döneminde daha devletin kuruluşunun 64. senesinde Edirne fethedilip başşehir ilan edildikten sonra bir devlet mektebi açılıyor. Maksat gayet ufukludur. Burada vatan coğrafyasının her noktasından her ırktan çocuklar toplanarak, devletin himayesinde eğitime alınıyor. Devletin amacına, devletin geleceğine, devletin bugününe hizmet edecek nitelikte elemanlar yetiştirmek hedefleniyor. 1908 yılına kadar devam edecek bu okul her dönemde devletin Padişahlık dışında her mevki ve makamına insan yetiştirmiştir. Bu Enderun Mektebi İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a Topkapı Sarayına taşınmıştır.
xxxx
‘Enderun, Farsça "sarayın iç kısmı" demektir. Enderûn mektebine alınan çocuklara, Kur'an-ı Kerim, tefsir, hadis, kelâm gibi dini dersler, edebiyat, inşa (şiir), dil bilgisi, Arapça, Farsça gibi dil ve edebiyat dersleri ve matematik, coğrafya, mantık gibi müspet ilimler dersleri okutulurdu. Bir taraftan da Osmanlı saray geleneği ve görgüsüyle, purotokol kaideleri ve bürokratik işler öğretilirdi. Bunların yanında çeşitli sanat kollarında beceriler kazandırıldığı gibi siportif faaliyetlere de yer verilirdi.İç oğlanı denilen Enderûn talebesi ortak bir kültürü özümseyerek, saray ve padişah hizmetlerinin yürütülmesini sağlarlar, böylece Osmanlı Devleti'nin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu. Sarayda kademe kademe yükselerek sancakbeyi rütbesiyle taşrada görev alırlardı.Osmanlı Devleti, kendinden önceki Türk devletlerine göre daha merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Bu sebepten dolayı kendi kurumlarından yetişmeyen kimselere görev vermemiştir.
Osmanlı bürokrasisi sadece devşirmelerden ibaret değildir. Divan ve taşra teşkilatında da yükselme olup buralar genelde Türklerin hakim oldukları kurumlardır. Kanunî Devrinden itibaren Türk çocukları da Enderûn Mektebi'ne alınmıştır.
Osmanlı devrinde Türkçenin devlet dili olarak hakim olmasının bir başka sebebi de Enderûn Mektebi'dir. Enderûn, saray içinde bir okuldur. Sarayda, orduda ve hükumet işlerinde çalışacak memurları ve hizmetlileri yetiştirmek bu okulun görevi idi. Fatih tarafından açıldığı bilinen bu okula, acemi oğlanlar arasından öğrenci seçilirdi.
xxxx
Enderunda eğitim beş konu üzerinde toplanmıştı:
- Fen, matematik ve coğrafya eğitimi
- Beden eğitimi
- Uygulamalı idari işlerin eğitimi
- Yeteneklerine uygun bir sanat eğitimi
- Teorik olarak İslami bilgiler ve dil eğitimi (Osmanlıca, Arapça ve Farsça)[1]
Enderûndan sadrazamlar, kaptan paşalar, yeniçeri ağaları, eyalet valileri, sancak beyleri, daha başka hizmetler için ünlü kişiler, ayrıca şairler, edipler, ressamlar, mimarlar, müzikçiler, tarihçiler, fen ve matematik bilginleri (ve öğretmenleri) ve daha bunlar gibi medresenin yetiştirmediği bilginler de yetişmiştir.
Askerlik, siyaset ve teknik konuların ağırlıklı olarak okutulduğu Enderûn okulunun temel özelliği, saray içinde bulunması ve bütün derslerin Türkçe okutulmasıdır.
Enderûn mektebinden eğitim ve öğretim sultan II. Mahmud devrine kadar sistemli bir şekilde devam etti. 18. yüzyılın sonlarında devşirme sisteminin bozulmasıyla darbe yedi. Daha sonra batı yöntemleriyle harp okullarının açılması ve bunların gitgide çoğalmasıyla mektebin önemi iyice azaldı. Enderun 1908 İkinci Meşrutiyetin ilanını takip eden günlerde tamamen kapatıldı.
Xxxx
Batı dünyasında Latince’den alınan bir kelime var.Universitas., Academeia, Lykeion.Lise de lykeion’dan türeme. İsa’dan önce 400, İsa’dan önce 387 yıllarına dayandırarak kendilerinden ilme olan hürmetin eskiliğini anlatmaya çalışırlar. Halbuki daima kilise ne demişse o olmuştur. Engizisyon mahkemeleri adam öldürürken de, dünya dönüyor diyen ilim adamlarını idama mahkum ederlerken de hatta çok daha önceleri Yahudilik zamanında Sokrates’e baldıran zehiri içirtenler de Batıllardan başkası değildir. Ama kendilerini kutsamak, ve günahlarını unutmak ve unutturmak isteyerek böyle masallar uydurmayı huy edinmişlerdir. 1900’lü tarihler başladığında tüm Avrupa’da sadece 190 ilim okulu vardı. Amerika kıtasında ise topu topu 50 kadar ilim okulları vardı. Amerikan okulları daha uygulamaya yönelik eğitim verdiler. Pıragmatiklik felsefesi durup dururken Amerika’da ortaya çıkmadı.
Xxxx
Batılı kendine göre bir dünya ve hayat algılıyor ve bu algısını tüm dünyaya kabul ettirmenin yollarını buluyordu. Gelişmişlik, kalkınmışlık, efendilik, kölelik tanımlarını hep kendini yukarıda tutacak şekilde yapmaya özen gösterdi. Onun bu hassasiyetine uygun yayın yapanlar da NOBEL ödülüyle ödüllendirildi.
Cemil Meriç, diyor ki, Batının Nobel ödülü, Batıyı masum, günahsız, başarılı, üstün gösteren eserlere verilir.