Ertuğrul Faciasında İngiliz izleri
Ziya Şakir’in kaleme aldığı 1937 tarihli eseri bir tarihi roman şeklinde anlatma çabasında. Yayıncı da, kendisiyle yapılan mülakatta da Ziya Şakir bunun niçin gerekli olduğunu izah ediyor.
Müellif, konuyu enine-boyuna araştırmış, şehitlerin ailelerine yazdığı mektupları toplamış, faciada sağ kalan Haydar bey, makinist Mehmet Ali bey, mürettebattan bir nefer ile görüşmüş ve Ertuğrul faciasını tetkik eden heyetin raporlarını incelemiştir.
Bu faciayı tarihi roman olarak vermeyi o günün şartları için elzem görenZiya Şakir, adeta bugünü de tekrarlıyor gibidir.
Yazara göre düpedüz tarih yazılarını pek az kimseler okuyor. Ancak tarih meraklıları ve yaşlı zümre. Halbuki öyle tarihi vakalarımız var ki, bunları gençlerin okuması gereklidir. Gençler
böyle tarihi vakaları ancak romanlaştırılırsa okuyor.
Xxxx
İşte bu yüzden vaka roman halinde okuyucuyla buluşturulmuş. Akıl Fikir Yayınları 10 yıllık bir yayınevi. Ziya Şakir’in telifatını yayınlıyor. Her biri önemli bir vakanın anlatılması olan eserler bir yayınevinin rağbetiyle okuyucuyla buluşuyor.
Ertuğrul Faciası anlatılırken gemiye bir kız çocuğu olduğu halde erkeksi tavırlarıyla kendini erkek olarak gösterip maceraya giren 151 nolu şehit olarak kitaba adını verecek olan Mehmet Suat aslında sadece Suat’tır ve hanımdır. Gemide de yakışıklı bir zabite aşık olunca romanın baş kişisi halinde işlenmiş Ziya Şakir tarafından. Türk-Japon yapımı filmde böyle bir hikeaye yok elbette.
Xxxx
Ziya Şakir bilerek ya da bilmeyerek o günlerdeki İngiliz hakimiyetini anlatıyor.Suatın babası Hilmi Efendi Bahriye Mektebinin İngilizce muallim muavini. Çünki o tarihte İngiliz muallim vardır. Türkten olsa olsa yardımcı olur. İngiliz efendi Türk uşak. Hilmi efendi lisan meraklısıdır. Bu yüzden İngilizlerle sık sık temasta bulunduğu için muhitine nazaran çok münevverdi. Münevver olmanın ölçüsünü görüyor musunuz?
Düşünceleri o devrin dar çerçeveli zihniyetine sığmıyordu. Onun için bir tek kızını pısrık yetiştirmek istemiyordu.
Xxxx
Bir başka paragraf:
On üç yaşına geldiği zaman İngilizce konuşmakta bir hayli ilerlemişti. Yüzbaşı Hilmi Efendi kızının gösterdiği bu istidat ve terakkiden dolayı sevinç içindeydi. Fakat annesi, İskele Camisi imamı Salih Efendinin kızı Hacer Hanım bu çalışmadan memnun değildi.
-Ah bey, ah!. Şu kızı ziyan ettin vesselam. Kazık kadar karı oldu hala namaz surelerini bilmiyor. Diye sık sık şikeayet etmekteydi.
Xxxx
Bu sayfalarda anlatılanlar bir romancını ayrıntılı görüşleri değildir. O günlerin ve bugünün zavallılığıdır. İngilizler medenidir, biz geriyizdir. Onlarla temas insanları münevver yapmaktadır. İslam dininin esaslarını aramak-düşünmek-istemek dar zihniyettir. Böyle olmak için de ancak İmam kızı-oğlu olmak gerekir.
Xxxx
Allah insanları yaratırken onlara bir fıtrat vermiştir. Kadının yaratılışının bir tek hikmeti vardır öne çıkan. Zevce olmak ve anne olmaktır. Bunun dışına çıkmak fıtratın dışına çıkmaktır. Her kadın bunu öğrenmeli.
Xxxx
Hayatı boyunca, tarihi boyunca çalmış-çırpmış, talan etmiş, desiselerle, oyunlarla, olmadı katlederek başka ülkeleri, başka milletleri gasp etmiş, soymuş, emmiş bir millet olan İngiliz, kendisini medeni olarak bilhassa müstemlekelerinin insanlarının beynine nakşetmiştir.
İşte bu romanlarda, filimlerde, sanat eserlerinde bazan göstere göstere bazan farkında oladan ortaya çıkmaktadır.
Ziya Şakir’in 1937’de yazdığı ve yayınevinin günümüzde okuyucuyla buluşturduğu Ertuğrul Faciası kitabı ibretle okunmalıdır.