Eskilere nur yağınca
Günlerdir Vehbi Sınmaz beyin ‘Kiralık Katil Arıyorum’ adlı kitabında serdettiği görüşleri tahlil ediyorum. Bir Türk düşünürü olarak onu değerlendiriyorum. Görüşlerini yorumluyorum. Gerçekten de ciddiye alınması gereken bir düşünce adamı. Onun görüş sahibi olmayıp, karşı görüş sahibi olunmasını eleştiren düşüncelerini geçtiğimiz günlerde uygulamalı olarak yaşadım.
Çok önemli, devlet ve hükümet üzerinde büyük itibarı olan bir sivil toplum kuruluşunun toplantısına davetliydim. Gittim. Önce yemek yeniyordu. Yemek masasında da adlarını bilmediğim, onların da bana kim olduğumu sormadıkları masada oturdum. Her biri purofesördü ama çoğu emekliydi. Bir vakfın başında, idaresinde tatmin oluyorlardı. Öyle parlak cümleler söylüyorlardı mutlu çehrelerle. Onları hayretle dinliyor ve izliyordum.
Xxxx
Bir defa Türkiye’de yaşamıyorlardı. Her biri bir Ortadoğu ülkesinde okul açmak, oradan öğrenci getirmek, o öğrencileri Türkiye seven olarak yetiştirmek gibi hayaller içindeydiler. Devletin en üst düzey yetkilisinden çatkapı konuşup, görüştükleri insanmış gibi söz ediyorlardı. Birisi başkanın adını diğer İslam ülkelerinde abideleştirmek için onun adına üniversiteyi güçlendirmeyi puroje olarak konuşuyordu.
Bir başka purofesör bazı adaları bir devlet olarak oluşturup Vatikan benzeri kurumsal olmayı düşünüyordu. İfadeyi duyunca birkaç kere estağfurullah çektim. Taklitçilik adamın ruhuna sinmiş. Bir şeriat devleti tesisi etmek istiyordu ama numunesi Vatikandı.
Tam da Vehbi Sınmaz beyin ‘görüş yok karşı görüş var, etki yok tepki var’ dediği durumu aynelyakıyn, hakkelyakıyn yaşıyordum.
Xxxx
Eskilere nur yağmış, eskiden adam yerine konulmayan purofesörler önemli adamlar olmuşlardı. Ama düşündükleri, düşünce üretmeleri, ışık tutmaları, yol açmaları asla mümkün olmayan kişiler. Her birisi lidere hayran, onun daha duymadıkları arzu ve fikirlerini peşinen alkışlayan adamlar. Onu mutlu etmek için kul sadakatinde bağlılar. Ama her birine bazı payeler lutfedilmiş. Öylesine mutlular ki, anlatılamaz ve anlaşılamaz. Zannedersiniz ki Türkiye’de yaşamıyorlar. Ayakları yerlere basmıyor, bulutların üzerinde saadet içinde yüzüyorlar.
Her yıl tırafikte kaç kişi ölüyor, yaralanıyor, kaç kişinin arabası vakfa para kazandırmak için çekiliyor, kaç araç çalınıyor, parçalanıp satılıyor şüphesiz bilmiyorlar. Aslında bilmek de istemiyorlar.
İçerde ve dışarıda kaç vatandaşımız silahlı saldırıda ölüyor konusunda da bir fikirleri olduğunu sanmak enayilik olur. Kaç çocuk sokakta, arka sokaklarda yaşıyor, günde kaç öğün yemek yiyebiliyor, kaç çocuk oyun oynamadan evlenmek zorunda kalıyor bilemezlerdi. Her yıl kaç aile boşanmak zorunda kalıyor, insanlar aile kurmak için hangi yaşa ulaştı, maddi imkeansızlıklar yüzünden, kaç memur rüşvet alıyor, semt parklarında evli kadınlar müşteri beklerken başlarına neler geliyor, gayrı meşru cinsellik neden bu kadar hızlı yayılıyor, dertleri değil.
Xxxx
Bir ada alıp orada Vatikan’ı örnek alarak Şeriat devleti kurmayı hayal etmek, Liderin adını tüm İslam ülkelerinde abideleştirmek, başka ülkelerden öğrenciler getirip burada yemlemek ne güzel hayaller değil mi? Varsın işsizlik oranı yüzde 10’u geçmiş olsun. Varsın aile kurma yaşı 35-40’la ulaşmış olsun, varsın kızlar daha ilk kanamalarında evlendirilmiş olsun, varsın aileler gözleri gibi korudukları evlatlarını toprağa versinler. Varsın devlet korumasındaki çocuklar bile cinsi sapıkların tasallutundan kurtulamıyor olsun. Varsın sıcak para gelmese memur maaşları ödenemeyecek durum olsun. Varsın üretimden herkes uzak dursun, varsın tüketim tamgaz pohpohlansın.
Xxxx
İnsanlar düşündükleri, izledikleri hayal ettikleri, bizzat içinde yaşadıklar dünyalarda yaşarlar. Hayata güzel bakmak, hayattan zevk almanın yoludur. Ama güzel bakmak çirkinlikleri yok saymak mıdır, yoksa Keainatın bir sahibi var, her şey onun iznine tabi, ama ben zalime, zulme bugz ederim, rahmete, kemale, erdeme taraf olurum, muhabbet ederim noktasında olmak mıdır?
Bunu anlamak için bile insanın akıl etmesi gerek. Düşünmesi gerek, düşünce üretmesi gerek. Yönetimle, idareyle uyum halinde olmanın kazandırdıklarıyla mahmur ve mutlu yaşamak değildir.