RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

'Eşref Edip hürmet görürdü'

Bir gün Kiğılı Pasajında dükkeanda oturuyordum. Ali İhsan Yurt ile birlikteydik. Dükkean zaten iki kişinin oturabileceği genişlikte. Hoşumuza giden kitapları bizim dükkeandan temin ediyordu dostlarımız. Damga pulu satıyorduk. Türkiye Kitapevi, Keazım Karabekir’in hatıralarını yayınlamıştı. O kitabı herkes bizden aldı. O kitap vesilesiyle üniversiteden hocalar, talebeler bizi gelip buldular. Hepsiyle tanıştık, dostluk kurduk. Eşref Edip bey bize hemen her gün uğrardı. Poğaça ya da simit getirir ve ‘çay söyleyin’ derdi. Üstümüze merdivenle çıkılıyordu. Bekir Berk İstanbul’da avukatlık yapmaya başlayınca orayı kendisine yazıhane olarak kiraladı.
Bir sabah Eşref Edip gelmişti, çay ve poğaçaları yemiştik. Avukat Bekir Berk ve davasına girdiği nur talebeleriyle çıka geldi. Erken yapılmıştı duruşmaları. Fakat Bekir Berk ve Nur talebeleri Eşref Edip beye çok hürmetkeardılar. Hepsi elini öptü. Eşref Edip, Bediüzzaman Said Nursi ile birebir tanışıyor ve onunla ilgili çok olumlu şeyler yazmıştı. Hürmetleri bu yüzdendi.
Bekir Berk ve müvekkilleri yukarıya çıkınca Eşref Edip bey acı bir tebessümle onların arkasından baktı ve
-Bunlar Bediüzzamanı tanımıyorlar, dedi. Hangi maksatla bunu söyledi bilmiyorum ve sormadık, o da bir şey açıklamadı.

Xxxx

Eşref Edip Darül Hikmetül İslamiye’de, Sıratı Müstakim’de, Sebilürreşad’da beraber olmuş, Said Nursi hakkında üç kitap yazmış, çok sayıda yazı yazmış. Bekir Berk ise avukatlığa başladığı günden itibaren Said Nursi’nin ve Risalei Nur’un avukatı olmuş. O halde ‘Nasıl yani, ne gibi, neden anlamıyorlar’ denilmeliydi. 
O Eşref Edip Said Nursi ile ilgili olarak şunları yazmıştı:
1952 yılında Bediüzzaman Said Nursi ile görüşen Eşref Edip, bu görüşmeden sonra duygu ve düşüncelerini kaleme aldı. 1908 yılından beri tanıştığı, ancak, uzun zamandır görüşemediği Bediüzzaman Hazretleriyle hasret gideren ve duygu dolu ifadelere yer veren Eşref Edip, “Devr-i Saadette, Müslümanlığın ilk kuruluş zamanlarında olsaydı, Hazreti Peygamber, Kabe’deki putların parçalanması vazifesini ona verirdi. Şirke ve putperestliğe o derece düşmandır” demek suretiyle Bediüzzaman’ı veciz bir şekilde tavsif etti.

Xxxx

Bazı şeyler sonradan mı sokulmuş bilemiyorum ama beni tırmalıyor.Eşref Edip beyin bir kitabı vardı. Asrı Saadet. O kitabı getirip bana verdiler.Asrı Saadet, Tebligat, Peygamberimizin Ruhani Hayatı. Ömrü vefa etmedi, kitabın yayınlanmasını göremedi.
Şimdi ruhani hayatı nereden çıkarıyorsun? Okuyorum, ilginç bir yer geldi. Genceli,Urduca biliyor, askerdi, Yüzbaşıydı herhalde. Ali Genceli. Eşref Edip ona tercüme ettirmiş. Kısım kısım basıyor bunları. Tebligatı ve Ashabı bastı. Ruhani hayatı da basacaklardı. Fakat ömrü yetmedi. Eserin aslı Nedvi’nin. Tebligat ve Asrı Saadet bir de ödül alıyor. Bu kitabı basmadım. Kardeşim Allah’ın keremine şükürler olsun, beni korudu dedim. Allah nasip ediyor bir yerde karşılaşıyorum, buluyorum. Ondan sonra tamam diyorum bırakıyorum.
Bu kitapta Hazreti Ömer’in bir hadisesi anlatılıyor. Şehrin birinde çok yakışıklı bir genç sokağa çıktığı zaman bütün evlerin pencerelerine genç kızlar üşürürlermiş o genci görelim diye. Bu mesele Hazreti Ömer’e iletilince, Hazreti Ömer o gencin şehirden uzaklaştırılmasını emir buyurmuş. Böyle bir şey olamaz. Adalet timsali Hazreti Ömer bu adaletsizliği yapmaz. Eşref Edip bey İslam mevzuunda çok hassas olmasına rağmen böyle bir mesele onun kitabına girmişti. Bunu çok yadırgadım ve bu eseri basmadım.
Kitaba bu mevzu belki de sonradan ilave edilmiş olabilirdi.

Xxxx


Dükkeanı açtım, basacağım, emin ol basmadım. Başka bir yayınevine verildi. 
Fakat o da kitabı basmıyor. Neden basmıyor acaba diye kendi kendime hayret ediyordum. Sonra birisi dedi ki Abdullah abi, o kitabı şimdi basmazlar. Ellerinde Asım Köksal’ın İslam Tarihi var. O kitaba  zarar verir diye basmazlar.
Asım Köksal ile de tanıştım. Çok pırıl pırıl bir adamdı. Allah yerini cennet etsin. Takva ehli bir adamdı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda fetva heyetindeydi.

<