FARK YARATIN
Bizim tüm eğitim sistemimizin temelinde bilimi öğretmeye çalışmak vardır. Oysaki çocuklara “Bilimi öğretmek değil, onlara bilimin tadını çıkarmasını öğretmeliyiz.”
Bu görev ve sorumluluğu üstlenmiş olan Milli Eğitim Bakanlığımız eğitimle değil, öğretimle uğraşmaktadır. Eğitim ve öğretim birbirinden çok farklı kavramlardır. Öğretim ile bazı şeyleri öğrenirsiniz, ama önemli olan insanları eğitebilmektir. Öğrendiklerini kendisi ve çevresini eğitmek için kullanmayı beceremeyenlerin çabaları, bu konuda hiçbir şey öğrenemeyen bir çocuğun zamanını harcamaktan başka işe yaramaz.
“Eğitim hafızayı doldurmak değil, kafayı geliştirmektir.”
Elli yıldır mühendislik, mimarlık hizmetleri veren ve tarafımdan kurulan şirketlerde, okuldan mezun olan gençlerin neyi bilip, neyi bilmediklerini görmek beni üzmüştür. Bu nedenle, şirketlerimiz mesleki hizmet vermenin yanı sıra, genç çalışanlarımıza eğitim de vermeye çalışmakta ve onları kısa sürede hayata hazırlamaktadır.
Benim de en büyük kazancım ve mutluluğum bizim karşımıza gelinceye kadar yıllarca öğrenim görmüş gençlerin, yeterli derecede eğitilmediğini, çoğunlukla ders kitaplarının dışında okuma ve araştırma konusunda yetersiz olduklarını fark edip, bu gençleri hayata hazırlamaya çalışmamdır. Ben yaşadıklarımdan bunu öğrendim. Bu benim için, herkesin yapabileceğinin en iyisini yapmak, hatta kimsenin yapamadığını yapabilmektir. Aşağıdaki dizeler benim bu düşüncelerimi çok iyi anlatmaktadır:
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİKLERİM
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
[Ataol BEHRAMOĞLU]
“Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak ve yarın ölecekmiş gibi iyi yaşamak, farklı insan olmaktır.”
Gençliğinde bir şeyler öğretilen, ama eğitim konusunda destek olmayan, yalnızca kendisine verilenle yetinilen bir insana faydalı işler yapabileceğini yaşamın üçte biri geçtikten sonra, öğrendiklerinin hayatta pek işe yaramadığını, yeniden eğitim alması gerektiğini anlatabilmek hem çok zordur hem de onun umutlarını yıkabilir. Bu benim çok dikkat ettiğim ve önemsediğim bir konudur.
Ülkemizde gençlerimizin maalesef büyük çoğunluğu çocukluğunu yeterince yaşamamış olup, eğitim sistemimiz ve aile yapımız gençlerimizin çocukluklarını yeterince yaşamasına engel oluyor. Çocukluk ve gençlik çağlarını yeterince yaşamayan insanlarımız büyük bir mutsuzluk içine düşüp, gerek kendilerine, gerekse hayata karşı başarılı olmadıklarından, olumsuz bir insan oluyorlar. Çocukluk ve gençliklerini yeterince yaşayanlar ise, daha uyumlu, kin ve nefret duygusu taşımayan, zamanın şartlarına kolay adapte olan insanlar oluyorlar.
Bir insan olarak ilk görevimiz, her türlü yaratılmışı sevmek olmalıdır. Zira insan yaratılmışların en mükemmeli ve en şereflisidir.
Gerçekte hiç birimiz bir diğerimizle aynı değiliz. Birbirine tıpatıp benzeyen bazen birbirinden ayırt edilemeyen tek yumurta ikizleri bile birbirinin aynı değildir.
Bir insan için ne acı bir yaşam, zaman zaman yaratıcılığı az düzeydeki bu tür insanları hatırladıkça ya tüm insanlık böyle olsaydı, şimdi bu insanlık nerelerde olurdu? Kim bilir?
Gerçeklik dünyasının sınırları vardır, oysa hayal gücünün dünyası sonsuzdur. Hayal gücüne sınır koyulmasına çalışan insanlara kimse tahammül göstermez.
Zaman zaman insanlar yanlış olduklarını bildikleri konularda farklı düşünenlere seslerini çıkarmamayı yeğlerler. Ancak doğru bilinen yolda devam edilmeli, inanılan bir konuda her türlü baskıya direnilmelidir.
Örneğin bem mühendislik eğitimi aldım, bunun yanı sıra iş ve siyaset adamı olmayı başardım, eğer farklı düşünmesem ve fark yaratmasaydım aynı yaşamda bu üç kulvarda farklı şeyler yapmak için çalışmasam, nasıl başarabilirdim?
“Kendi kalbimizde bulabilecekken mutluluğumuzu neden başkalarının görüşleri üzerinde inşa edelim?”
FARK YARATMAK
“Fark yaratmak demek, ya herkesin yapabileceğinin en mükemmelini yapabilmek, ya da hiç kimsenin yapamadığını yapabilmektir.”
“Farklı taraf tarafsız olarak gerçekleri ve yanlışları kabullenebilmektir.”
“Düşünmek, taraf olmaktır.
Farklı taraf gerçekçi düşünmektir.”
“Başaranlar fark yaratanlardır.”
Sağlıcakla kalın.