FEHİM PAŞA KONAĞINDA...
Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsünler./Abdülhamid Han
İstanbul...Yıl : 1908 temmuz darbesine doğru...Kimine göre Kızıl Sultan , kimine göre Cennet Mekan Sultan Abdülhamid Han , sarayına çekilmiş kitap okumakta , dışarıda ülkemiz tarihinin askeri darbe geleneğini başlatacak olan İttihat ve Terakki partisi’nin ayak sesleri duyulmaktadır... Oyun, bir kahvede başlar, bir konakta gelişir, İngiltere, Fransa destekli İttihatçıların “hürriyet, müsavat , adalet” sloganları altında darbeli anayasanın ilanıyla sona erer.
Bir zamanlar İstanbul’da Abdülhamit Han’ın baş istihbaratçısı Fehim Paşa’nın adamlarından eski kabadayılardan Kahveci Rasim oğlunu yanında çalışması için Fehim Paşa’nın konağına götürür. Oğlan paşanın kızına sevdalanır. Ancak davul dengi dengine sınıfsal gerçeği yüzünden gençler muradına eremeden hikaye bitecektir. Rasim babanın kederi seyircinin boğazına düğüm atsa da her şey olacağına varmaktadır .
Rasim babanın oğlu Yusuf, idealize bir tip değil. Ancak yazarın enayi derecesinde saf , saf olduğu kadar yetenekli bu oğlandan büyük beklentisi , umudu vardır. Bu umut , adam olmakla ilgili bir beklentidir.
Anlatıcı rolünde Bahtiyar Engin, Paşa rollerinde Selçuk Soğukçay , Rasim Baba rolünde Orhan Hızlı, zilli Ömer Çavuş rolünde Ali Karagöz ve diğer tüm oyuncular çok başarılıydılar.
Oyunu beğendim. Turgut Ozakman’ın defalarca oynanan oyununu bu kez Kemal Kocatürk sahnelemiş. Başarılı müziği, dramaturgu, sahne ve ışık tasarımları ile 2 saat 40 dakika seyircinin dikkatini ayakta tutuluyor. Kısacası oyuncular keyifle oynamaktan , seyirciler alkışlamaktan neredeyse helâk oluyorlar.
Oyun geleneksel Türk tiyatrosunun hemen bütün öğelerine yer veriyor. Sahneye sık sık Kavuklu , Pişekar , İbiş, Karagöz, Zenne, Kürt , Laz vs tiplemelerinin gölgeleri düşüyor. Arifler ile Azizler tiplemeleri de beğeniyle karşılandı. Bu farklılıklar imparatorluğun zengin kültür mozayiğini gözler önüne seriyor. Sahnedeki konak maketleri Karagöz sahnelerinin bir gölge oyunu.
Sahne geçişleri anlatıcının rahat sunumu ve koro şefinin yönetiminde klasik Türk müziğinin seçkin eserleri seslendirilerek yapılıyor. Müzik bu oyunun olmazsa olmazı olmuş. Koro şefi performansıyla oyuna müthiş bir canlılık katıyor. Bir ekip çalışması olan tiyatroda bu oyundaki oyuncular kadar kendini dışarı atmaya , büyüyü bozup dış dünyaya çıkmaya can atmaya hevesli başka oyuncular görmedim. Orkestra şefi, sanki Red Kit çizgi romanından fırlamışçasına ince ve kıvraktı. Orkestra şefinin özel yetenek ve çabası ile oyuna yaptığı kaynaklar büyük beğeni topladı.
Yazarın amacı mutlu sonu yakalamak değil. Yazar gerçek hayatın içinden çıkardığı mizahı iki saatliğine seyircinin önüne koyuyor. Seyirciye bu parçaları birleştirmek kalıyor. Yazar , bir avuç seçkinci aydının tepeden inme darbesiyle sistemin değişmediğini , halkın hayatında herşeyin aynı tas aynı hamam kaldığı tespitini yapıyor. İttihatçılar otuz üç yıl süren istikrarlı iktidar dönemini sona erdirerek imparatorluğun emperyalizmin pençesine düşmesine sebep olacaklardır.
Üsküdar Musahipzade Celal Tiyatrosu’nun güler yüzlü personeli seyirciye tiyatro kapısını sonuna kadar açıyor. Tiyatroyu tanıdık kapı yapıyor.
Bu başarılı yapım için yönetmeninden, oyuncusuna, tüm ekibe gönülden tebrik ve teşekkürler...