ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

FENERBAHÇE NE OYNUYOR?

Beşiktaş klasik kadrosuyla sahadaydı. Neredeyse ezber bir kadro ve dizilişleri vardı. Erol Bulut bir kolay bir de taktiksel bir karara imza atmalıydı maç evvelinde. Kolay olan karar hakikaten kolaydı. Pelkas kesinlikle forvet arkasında oynamalıydı. Bir de orta sahanın merkezinde Gustavo'nun partnerinin kim olacağına karar vermek zorundaydı. Gustavo-Sosa ile yumuşak bir orta saha mı yoksa Gustavo'nun yanına İrfan-Ozan-Mert üçlüsünden birisinin oynamasıyla sert ve mücadeleci bir orta saha mı tercih edilmeliydi? Bulut doğru kararla mücadeleci orta saha kararını vererek tüm takıma da net mesaj vermiş oldu; "mücadele edersek kazanırız". 

Her iki takımda oyuna sakin ve disiplinli başladılar. Yenilen büyük yara alacaktı çünkü. Fener kaybederse lige havlu atacak, Beşiktaş yenilirse de ilerleyen haftaları psikolojik olarak zora sokacaktı.Önce Pelkas cılız bir şut çıkardı. Sonra Nazım isabetsiz bir orta denedi. Üçüncü denemede gol pozisyonu geldi ama Osayi

meşin yuvarlağı ayağından açınca, son dokunuşu yapmaya yeterli mesafesi kalmadı. Beşiktaş'ta gözler Aboubakar'daydı. Ceza alanı içinde bir gayret şut attı ama çok zayıftı. Gökhan tam iyileşemeyince çubukluyu üzerine geçiren Nazım nasıl olsa oynamayacaktım moduyla bir türlü oyuna konsantre olamadı. İleride kaptırdığı bir topun dönüşünde de Aboubakar’ın vuruşuna Altay geçit vermedi. Sahi Nazım neden Beşiktaş ceza alanı içindeydi? Arkasından Atiba’nın gollük vuruşu yine Altay’ın ellerinde eridi. Altay haftalardır sahnelediği resitallerine bir yenisini daha ekliyordu derbide. Bu arada Ghezzal’ın uzaktan bir şutu da Altay’a ulaşmadı. 

İlk düdükten itibaren oyuna konsantre olamayan, adeta ben niye sahadayım diyen, aklı bir karış havada olan Nazım 38'de mutlak bir pozisyonu değerlendiremedi. Bu arada Erol hocanın Thiam yerine neden Samatta'yı tercih ettiğini de ilk yarım saatten sonra anlamış olduk. Samatta ve Valencia yer değiştirerek oynamaya başladılar ama ne onların yer değiştirmeleri, ne Pelkas’ın en verimli olduğu ve istediği yerde oynaması, ne de Gustavo-İrfan’lı sert orta saha çare olamadı aylardır süren Fenerbahçe’nin çaresiz futboluna. Fenerbahçe ikinci yarıya Thiam'la başlamalı diye düşündüm. Samatta hem sarı kartlı hem de yine güven vermeyen bir forvet rolündeydi her zaman olduğu gibi. Altay'dan iki kritik kurtarışla yine baş roldeydi ilk devrede.

OZAN’dan ÖNCE OZAN’DAN SONRA

Evdeki hesap çarşıya uymamış, değerli aşçımız Erol Bulut mutfağındaki malzemeyle yine lezzetli yemek yapamamıştı. İlk çeyrek dolmak üzereyken Thiam ve Sosa değişikleriyle takımını kompanse etmeye çalıştı. Aslında Bulut maç önünde iki farklı 11 yapmış olmalıydı. İlkinde  taktik tahtasında Samatta ve İrfan isimleri varken, ikincisinde de Thiam ve Sosa forma şansı bulmuştu. 59. dakikada ikinci 11’e döndü. Ne değişti peki? Çok da fazla birşey değişmedi doğrusu. Sosa’nın frikiği dışında aman aman bir fark göremedik. Ancak oyunu Ozan öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekir kanımca. En azından arkadaşlarının çoşkusunu arttırdı Tufan oyuna girişi ve gayretiyle. 

Bu iki değişiklikten önce Vida’nın sayısıyla beraber Aboubakar’ın gollük vuruşunu izledik. Sosa ve Thiam değişikliklerinden sonra Fenerbahçe klasik kaos futboluna dönmeye başladı. Orta sahalar düştü. İki Aboubakar ve bir de Mensah pozisyonu gelirken, Altay’ın kalesini adeta örümcek ağlarıyla ördüğünü gördük. Ancak Erol Bulut 74’de çok enteresan iki değişiklik yaptı. Kanat oyuncuları Osayi ve Sergen hocanın çekindiği Valencia’yı dışarı çıkarıp, Ozan ve Ferdi ikilisini sahaya alınca, Fenerbahçe yine bir kanadını feda ederek tek kanat oynamaya başladı. Sağda Ferdi mücadele ederken, sola Caner nefes verip Ozan’dan destek almaya başladı. Tam bir karman çorman futbol vardı Fenerbahçe adına ve Ozan Caner’den aldığı pasda, bireysel yeteneğiyle hazırladığı pozisyonda muhteşem bir gol kaydetti. Bir çok Fenerbahçe taraftarının iki kanat oyuncusu çıktığında; “topu rakip alana kim taşıyacak” diye homurdandıklarını duydum sanki! Caner’in ortalarından ve duran toptan başka bir oyun planı olmayan ve başka planlar üretemeyen Erol Bulut, Ozan’ın golünün hemen akabinde gelen diğer iki pozisyonda da Ozan’a duacı olmalıydı. Birinde Vida’nın dizi, diğerinde de önce Welington’un sırtından, sonrasında da De Souza’nın omzundan seken toplar Ozan’ın galibiyet sayısına engel olmuşlardı. Futbol öylesine enteresan bir oyun ki kaybettiğinizi sandığınız bir karşılaşmayı 5-10 dakikalık bir eforla kendi lehinize çevirme fırsatı elde edebiliyorsunuz şansınız da yaver giderse. Erol Bulut yine ağır eleştirilerle tukaka olacakken, Ozan’ın diğer iki pozisyonundan en az biri golle sonuçlansaydı, göklere çıkarılacaktı karşılaşma sonrasında. İlahi futbol! Hiç sağın solun belli olmuyor doğrusu!

Ozan-Caner-Atilla’nın gayretleri görülmeye değerdi doğrusu. Hele ki Altay. Biri dışında sağdan-soldan gelen tüm bazukaları uçak savar gibi savurdu etrafına.  Maç sonu göz yaşlarını tutaması her futbolcuya mesajdı aslında. O gözyaşlarının tercümesi; “bir futbolcu terinin son damlasına kadar elinden gelenin en iyisini yapmalı” anlamını taşıyordu. Bakalım Altay’ın bu göz yaşlarından Erol Bulut ve öğrencileri gerekli dersi çıkarabilecekler mi gelecek randevular adına?

Gecenin Notu: Ozan Tufan; 10 numara oynadı. 6-8 oynamaya devam ediyor. Terim sağ bekde, Yanal da sağ önde oynatmışlardı az da olsa. Çalım atabilen, gol vuruşu yapabilen, uzaktan kaleyi bulabilen, oyunun iki yönünü de oyanaybilen bir oyuncu. Gökhan sakat ve Nazım tatsızsa, sağ bek oynayabilir. Valencia-Osayi yıprandıklarında önde kanatta da oynayabilir. Hatta kanatta başlayacağı maçlarda hem kanat aksiyonlarında yer alabilir hem de orta sahanın merkezine destek verebilir. Ozan’ın derbi perfrmansını ve bu özelliklerini defterine not etsin Erol hoca. 

<