Fil yavrusu yiyenler
Hindistan'da yaşayan akıllı bir adam, dostlarından birkaç kişinin uzak bir seferden
geldiklerini, aç ve çıplak bir halde bulunduklarını gördü. Onlara:
- Biliyorum, açsınız, büyük sıkıntılar yaşamışsınız. Şimdi gideceğiniz yolda filler var.
Yolunuzdaki fil yavruları pek hoş ve semizdir, fakat sakın onları avlamayın. Çünkü anaları
pusudadır, feryad- ü figan ile arkalarına düşer. Otlarla, yapraklarla yetinin.
Bunları söyleyip onları uğurladı. Onlar yolda aç kaldılar, susuzlukları arttı. Yolda ansızın
yeni doğmuş bir fil yavrusu gördüler. Kurtlar gibi başına üşüşüp yediler. Aralarından biri o
akıllı adamın öğüdünü hatırladı da onlarla birlikte yemedi. Fil yavrusunu yiyenler yatıp
uyudular, yemeyen ise uyanıktı. Birden bire kızgın bir filin ortaya çıktığını gördü. Önce onun
yanına geldi, ağzını üç kere kokladı. Birkaç kere de etrafında dolaştı, sonra da onu bırakıp
uyuyanlara gitti. Kimin ağzını kokladıysa ezip parçalaması bir oldu. Teker teker havaya
kaldırıp yere vuruyordu. Mevlana Celaleddin Rumi-Mesnevi’den tercüme.
Xxxx
Bu hikeaye Mehmet Alkanalka tarafından naklediliyor. 2014 ve 2015 Askeri
Şuralarında generalliğe terfi edemeyen bu değerli asker Karartılmış Yıldızlar adını verdiği bir
kitap yayınlamış. Başına gelen haksızlıkları anlatıyor. İskender Pala da böyle bir kitap
yayınlamıştı. 1969 doğumlu Mehmet Alkanalka 2015 yılında küskün olarak orduya veda etmiş.
Sivil hayatta da karşılaştığı haller ve durumlar onu şaşkına çevirmiş. Yaptığı, bir nevi adalet
arayışı . Liyakatin işe yaramadığı, onun adamı-bunun adamı olmanın insanı nerelere taşıdığını,
kimsenin adamı olmayanın da tüm çabalarına rağmen, tüm yeteneklerine rağmen itilip-
kakıldığını anlatıyor. Fil yiyenler hikeayesini de bu muhtevaya dahil etmiş. O kendi meselesini
anlatmak için yararlanmış bu hikeayeden. Herkes de kendi iddiasına kanıt olarak anlatabilir.
Xxxx
Fil adaleti diye bir başlık açmakta yarar var. Yavruları parçalanıp, pişirilip yenmiş olan
bir anne fil, tüm acısına, öfkesine rağmen gelip manzarayı seyrediyor. Yavrularının arta
kalanlarına bakıp gözyaşı döküyor. Sonra da uyuyanların ağzını kokluyor. Yavrusunun
kokusunu aldıklarını önce hortumu ile kaldırıp yere vuruyor sonra da üzerlerine hınçla basıyor.
Uyumayan tek adam kaldığında onun da ağzını kokluyor. Onun yememiş olduğunu fark edince
dokunmadan geçip gidiyor.
Öfkeli ve acılı haliyle orada kim varsa hepsini, her birini öldürmüyor. Önce inceliyor,
emin olduktan sonra cezalandırıyor. Bulaşmamış olanı da ayrı tutup adaletini sağlıyor.
Xxxx
İnsanlar böyle bir adalet duygusuna sahip olamıyorlar. Can sıkan birinin tüm aile
bireylerini, tüm benzerlerini, tüm arkadaşlarını hayata bir daha tutunamayacakları şekilde
mahvediyor insan. Hatta asıl kızdığı kişiye bir ceza kesemediği zamanlarda hiç ilgisi olmayan
birine patlayıveriyor. İnsan ne kadar cahil ve zalim bir yaratık!
Xxxx
Romancı-edebiyatçı Ömer Okçu bey, ziyaretçileri ile sohbet ediyordu. Birisi hakkında
bir ziyaretçi ‘İyi bir insan, kuyruğuna basılmazsa zarar vermez’ dedi. Ömer Okçu bey gülerek,
bu bir meziyet değil. Hayvanlar da kuyruğuna basılmazsa zarar vermez dedi. Demek ki insan
ile hayvan arasında bir fark olmalıydı. Hemen her insan bireysel hayatında ve bilhassa
yönetenler fil adaletinden ders almadıklarında zulüm yapmaktan temiz olamazlar.
Xxxx
Uluslar arası, evrensel hukuk kuralları yüzyılların imbiğinden süzülmüş hakikat
damlalarıdır. Bizim ülkemizin şartları başka, biz kimseye benzemeyiz. Biz çok ilgi çeken bir
konumdayız, düşmanımız çok gerekçeleriyle; evrensel hukuk kurallarına uymamak zalim
olmaktan kimseyi kurtarmaz.
Suç bireyseldir. İspat edilinceye kadar masumiyet karinesi geçerlidir. Hüküm verdikten
sonra yargılamak zulmü ortadan kaldırmaz. Genelleme daima zulme çanak tutar.
Adalet çok narin, çok ince, çok nazenindir. Yıpranması, kırılıp-dökülmesi anlıktır. Ben
yaptım oldu, ben güçlüyüm, haklıyım mantığı ve düşüncesi insanidir ama İslami değildir. Hak
ve hakikate uygun değildir. Batının temel felsefesi hak güçlüdedir. Maddecilerin,
materyalcilerin, Allah’a inanmayanların temel felsefesi budur. Hak güçlüdedir. Ama bizim
medeniyetimizde güç haktadır. Haklı olan güçlüdür. Kendi medeniyetimizin ayarlarına dönmek
zorunluluğu var.