Fuat Edip Baksı
Bu hafta Türk musikisine “Bir Bahar Akşamı”nı armağan etmiş, bir öğretmen-şairden ve söz konusu şarkısının hikayesinden söz etmek istiyorum. Aslen Diyarbakırlı olan ama uzun yıllar İzmir’de edebiyat öğretmenliği yapmış olan Fuat Edip Baksı bu hafta konuğumuz.
1912 ile 1974 yılları arasında yaşamış olan Fuat Edip Baksı İzmir’de yakışıklılığıyla Türkiye’de ise bestelenen şiirleriyle tanınmış bir şahsiyettir.
Fuat Edip Baksı şimdilerde eskisi kadar önemi kalmayan ama kırklı, ellili, hatta altmışlı yıllarda İzmir’in önemli nefes alma mekanlarından biri olan Bahri Baba Parkı’nın akşam üstleri müdavimlerindendir. Akşam üstleri istirahat için geldiği parkta pusetinde bebek gezdiren bir genç mürebbiye dikkatini çeker.
Mürebbiye Hanım göze takılacak kadar alımlıdır. Güzeldir. Üstat bu güzel hanıma karşı duygulanır. Ama edebi ve bulunduğu durum duygularını açıklamaya manidir.
Her akşam üzeri aynı saatte üstat parka gelir, aynı mürebbiye de bakmakta olduğu bebeği o saatlerde gezdirmekle meşguldür. Bu rast gelişler uzun süre devam eder. Lakin üstadın yaşı, bulunduğu statüsü hislerini ortaya koymasına engeldir. Zira İzmir’de üstadı tanımayan yoktur. Beyaz yeleli saçları, siyah çizgili elbisesi, her daim kolalı gömleği ve kravatıyla oluşturduğu siluetiyle üstat İzmir’de yıllar içinde kabul görmüş bir kişiliğin sahibidir.
Kimseye belli etmeden gönlünden ve zihninden geçenleri kağıda döker. Ama şekillenen mısraları kimseye okumaz. Belki de okuyamaz.
O zamanlar her yaz sonu İzmir’de fuar gerçekleşmektedir. Ama günümüzün fuarlarıyla o yılların fuarlarını pek yan yana getiremeyiz. Zira o günün fuarlarının akşamlarında fuar bahçelerinde Sabite Tur Gülerman, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Behiye Aksoy, Emel Sayın, Gönül Yazar gibi tanınmış sanatçılar konserler verirlerdi. Saydığım isimleri uzatmak kabil! İstanbul’un, Ankara’nın tiyatroları da fuar akşamları oyunlarını oynarlardı.
Selahattin Pınar ise zamanının ünlü saz üstatlarındandı. Zeki Müren’e de eşlik ederdi. Böyle bir fuar akşamının sahne arkasında Fuat Edip Baksı, Selahattin Pınar’a “Efendim bir şiirim var, takdim edebilir miyim?” der. Selahattin Pınar zarafetle şiiri alır, teşekkür eder ve üstadın arkasından şiir yazılı kağıdı okumadan cebine koyar. Çünkü hemen hemen her gece birileri gelip üstada bir şiir veya birkaç şiirini sunmakta ve bestelenmesini talep etmektedir. Selahattin Pınar böylesine amatör şairlerden bıkmıştır.
Aradan zaman geçer. Kış mevsimi gelir. Eşi üstadın yazlık elbiselerini temizleyiciye yollamaktadır. Ceplerini kontrol ettiği yeleklerden birinin cebinde dörde katlanmış bir kağıt bulur. Açar ve akşam eşine bulduğu şiiri gösterir. Üstat şiiri okur. Beğenir ve besteler.
İş şairi bulmaya kalmıştır. Hemen İzmir Atatürk Lisesi’ne Fuat Edip Baksı’ya bir mektup yazılır ve falan gün, filan saatte İstanbul Radyosu’nda Zeki Müren’in sesinden bestelenmiş şiirini dinleyebileceği haber verilir.
“Bir bahar akşamı rastladım size”nin hikayesi budur.
Bu hafta güzel İzmir’in güzel bir insanını size hatırlatmak istedim.
Günümüzde sözlerin, bestelerin o güzel insanlarına hasretiz. Bu hasretimizi Fuat Edip Baksı ve Selahattin Pınar’ı anarak giderelim istedim.
“Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz?
İçimde uyanan eski bir arzu
Dedi ki: yıllardır aradığım bu!
Şimdi soruyorum büküp boynumu:
Daha önceleri neredeydiniz?”