ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

FUTBOLUN PSİKOLOJİSİ

İki olağanüstü galibiyet sonrası yine bir hüsran değil belki ama hüzün yaşıyoruz. Üstelik grubun iki güçlü rakibini sürklase edip vasat bir ülkeye karşı iki puan kaybetmek inanın insanın gücüne gidiyor olaya futbol kamerasından baktığınız zaman. İşin üzücü tarafı, karşılaşmayı iki farklı öndeyken kendi lehimize çevirememekti. Son anlarda Letonya maçı galip bile bitirebilirdi. Yürekler ağzımızda izledik o son pozisyonu. 

Maalesef Letonya ters geliyor bize. Her ne hikmetse. Aynı futbol seviyesinde olmamamıza rağmen bu yaşadığımız sonuç sanırım psikolojik olmalı. Hepimizin aklında kalan son Letonya dramı herkesin malumu. 19 Kasım 2003 senesinde oynadığımız karşılaşmayla da inanılmaz benzer özellikler gösterdi Olimpiyat Stadındaki mücadele. O dönemde de mücadeleyi 2-0’dan kazanamamış, beraberliğe getirmiş ve veda etmiştik Avrupa Futbol Şampiyonasına. Keza o günkü karşılaşmada da golü atıp iki dakika sonra skor 2-1’e gelirken, Salı gecesinde de ilk sayıyı attığımızın iki dakika sonrasında golü yerken, diğer goldeyse ancak altı dakika dayanabildik. Letonya’ya saygım sonsuz ancak deyim yerindeyse iki baba mücadeleyi kazanıp, böylesine bir mücadeleden üç puanı alamamak futbolcular ve Şenol hoca adına hem konsantre eksikliğinden hem de temelinde psikolojik sebebler olmalı kanımca. Bence maçı çantada keklik görmek, “nasıl olsa yeneriz” modunu beyinlere yerleştirmek, bu ön yargı ister istemez oluşuyor sanırım,  bize pahalıya mal oldu demek gerekiyor herhalde. 

DEĞİŞİKLİKLER DOĞRU MUYDU?

Bu karşılaşma bizlere bir kez daha gösterdi ki bir oyun; bu futbol olabilir, basketbol olabilir, voleybol olabilir, tenis olabilir, herhangi bir spor dalı olabilir, mücadeleyi oynamadan galip gelemez veya kaybedemezsiniz. Sahadaki oyuncularıyla, teknik ekibiyle tam konsantrasyonla oynamalısınız. Konsantrasyon açısından hem hoca hem de oyuncular rakibe konsantre olamadılar. İki defa iki farklı öne geçmekte takımı rehavete düşürdü diye düşünüyorum. Kim bilir keşke ilk gol biraz daha geç gelseydi demekten de kendimi alamıyorum. 

Elbette yedi günde üç iddialı futbol maçı oynamak hakikaten çok zor. Oyuncularınızı ekonomik kullanmak zorundasınız. Saha içinde sakatlık derdiniz yoksa, futbolcularınıza güveniyorsanız ve oynanan oyundan da memnunsanız, o zaman sahadaki oyuncularınızla devam etmelisiniz. Şenol hoca karşılaşma sonrasında basın toplantısında çıkan oyuncuların yorgun olduğunu, adale gerginliğ ve sertliği olduğunu söyledi. Hakan oyundan çıkarken bunu belli etti ancak acaba Yusuf ve Kenan oyuna biraz daha devam edemezler miydi? Çünkü hocanın yedi dakika içinde üç oyuncu birden değiştirmesi orta alanın ve oyunun komple dengesini bozdu. Elbette hocanın da fazla seçeneği yoktu. Ancak kaçanın büyük bir balık olması insanı üzüyor. 

Evet çok büyük bir avantaj kaçırdık. Bence işin psikolojik tarafında da büyük bir yara aldık.  Karşılaşmayı galip bitirebilseydik, Hollanda-Karadağ-Norveç’e üç puan fark atmış olacak, onlara karşı psikolojik olarak da üstünlük sağlamış olacaktık. Çok iyi bir ilk on birimiz var. Hollanda karşılaşmasına çıkan futbolculardan bahsediyorum. Ama sahadaki bu ahenkli kadroyu ikame edecek kaç isim var elimizde? Bence Milli takımımızın en büyük sorunu bu. Hollanda maçı on birine Cengiz Ünder, Cenk ve Merih’i ekleyebiliriz belki ama bu üç oyuncu dışında kalan diğer oyuncularımızı oynayacağımız karşılaşmalara daha iyi hazırlamakla kalamayız, ayrıca yeni alternatifler de bulmak zorundayız. Yoksa işimiz kolay olmaz. 

<