"GÂVUR HAMAMI"
Bizim memleketten bir çok meşhur devlet adamı, siyasetçi, terörist, avukat, hâkim,
savcı, dişçi, işçi , köylü, vesaire çıkmış ; bunlar da adet olduğu üzere meşreplerine göre
arkalarında iyi veya kötü birer iz bırakmışlardır.
Bunların başında Milli Şef gelir mesela...Sonra tonton lakaplı Özal... Hamido...
Hasan Bey...Mazmanoğlu Hacı Abdullah...Mübaşir Kel Hasan...Tozey... Ağca... Kemancı
Kalender...Kemancı Arakil... Defçi Zöhre...Davulcu Hasan...Şorikli Yaşar...Hrant Dink...ve
adlarıyla tarihe mal olmuş daha niceleri...Delileriyle velileriyle bir insanlık galerisidir
memleketim...
Celal abimizin dediği gibi “ laf orada değil...”
Geçen gün bir mimar , memleketten haberdarız diye bize başvurdu. Hemşerimiz
merhum Hrant Dink’in doğduğu evi sordu. Belediye doğduğu evi bulup restore
ettirecekmiş.
Bilmediğimi ancak bilenlere sorup öğreneceğimi söyledim.
Bilindiği üzere Hrant Dink, Çavuşoğlu mahallesinde doğmuş, İstanbul’a gitmiş ,
oradaki “ yetim mektebinde “ okumuş, gazeteci olmuştu...
Bir gün televizyoncular , rahmetliyi İstanbul’da vapurla “karşıya ” geçerken
yakalamışlar, röportaj yapıyorlardı. Televizyonda izlemiş, duygulanmıştım.
O, barış, birlik ve beraberlik için çırpınıyordu. O güne kadar bir adamın
böylesine göz yaşı döktüğüne şahit olmamıştım. Ağlaması garibime gitmişti...
Zira kültürümüzde “erkekler ağlamaz”dı.
Kötü günlerdi o günler...Barış, çözüm, kardeşlik diyenin “bir kör kurşuna” gittiği
zamanlar...
O kötü zamanlarda günlerden bir gün Hrant Dink ırkçılığı“ kötü kan” olarak
nitelendirince bir kısım milliyetçi (!), gerçekte kaosçu harekete geçip onu kalleşçe
öldürdüler.
Ölümü toplumda derin bir travmaya yol açtı.
Ah , vah koca adamı geri getiremezdi.
“Laf orada değil...”
Gün geldi, geçenlerde belediyemiz onun evini restore ederek adını yaşatmak
istiyordu.
Hristiyan 'tebaadan' bir hemşerime sordum;
“He. Geldiklerinde bizim mahalledeki hamamın karşısındaki eve göçmüşler, dedi.
Sohbete biraz espri katayım dedim; “ Hangi hamam ?” dedim, mahsustan.
“Gâvur Hamamı “ dedi, hani sen de bilirsin...
Tabii ki biliyordum. “Süfellez”in altında, makas başının aşağısında; nasıl bilmem?..
Sözlüğü açıp araştırdığımda kelimenin ; 1-Dinsiz, 2-Müslüman olmayan, 3-
Merhametsiz, vicdansız, 4-inatçı anlamlarında kullanıldığını gördüm.
Sözlükten başımı kaldırdım. Hayır, dedim kendi kendime ; halk bu kelimeyi
aşağılayıcı, istihfaf edici bir anlamda değil, haritada bir noktayı belirtmek için kullandı!
Kaldı ki,” hamam” kültürümüzün başlıca nirengi noktalarından biridir. Hamam
temizlik demektir.
Adı ne olursa olsun “Hamam” yüzyıllardır Mevlana gibi herkese çağrıda
bulunuyor; “Gene gel, gene gel! Her ne olursan ol, gene gel, Kafir isen de, Mecusi isen de,
putperest isen de gene gel..." Gel yıkan, temizlen; pir-ü pak ol !…
Evet, evden bahsediyorduk...Evin resimlerini bulamadım. Mimar buldu mu,
bilmiyorum. Öğrendiğime göre, ev çoktan yıkılmış. Kendi mülkleri değil, kiralıkmış
zaten...