CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

GEL BURAYA MACRON !

O tarihi görüşmede ,Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, her şeye burnunu sokan  Fransız Cumhurbaşkanı Macron' u çağırıp; 

-Gel seni de Türk Birliği’ne alalım, dedi.

Bu davet ,davetten ziyade Macron'u makaraya almaktan ibaretti. Nitekim, hazır cemaat bu davete  kahkahayı patlattı.   Ben de gülmekten yattığım divandan yere  yuvarlandım.

Macron makarayı farketti mi, etmedi mi bilmiyoruz. Bildiğimiz Fransızların Türk mizahına yabancı olduklarıdır. Nitekim şakayı ciddiye alıp ; 

-Ne zaman geleyim, yazın mi geleyim güzün mü,  demiş. Bunun üzerine  Sayın Erdoğan  elini muhatabının omuzuna koyarak ;

-İster yaz, ister güz gel. Gece gelme gündüz gel...Sakın geç kalma erken gel, demiş olabilir. 

Ayrıca ; gelirken de hanımını al gel. Seninle yıldızımız bir türlü barışmadı. Hanımlar daha anlayışlılar , demiş. 

Tabi Doğu  mizahına bihakkın vakıf iki devlet bir millet olan  Türkler’in gülmekten karınları ağrımış. 

Bu hareketi  çekme  iç siyasetimizdeki sayın  hiphop Kemal’in  bir cumhurbaşkanı adayını ayağına çağırmasını hatırlatsa de aynı şey olmasa gerektir. 

Zira Macron, her delikten başını çıkaran , her salataya maydanoz olma  lakabını hak etmiş bir figürdür. Ağır başlı biri değildir. Zırt pırt ortaya çıkar.

Bu şahıs hakkında ne zaman bir tefekküre dalsam,   kültürüyle övünen  Fransızların bu mizah fukarası şahsı  neden seçtiğine hayret ederim.

Bu adamın şahsen  elifi görse “mertek” diyeceğine dair ciddi öngörülerim var. 

Herif ortaya düşmüş;

-Baş olacam, başkan olacam, arabulucu olacam diye yırtınıyor. 

Tabi ciddiye alan yok. Sonunda Avrupa Siyasi Topluluğu namında bir  toplantı düzenledi. 

Cumhurbaşkanımız ; “Epey bir dış seyahat yaptım. Gideyim Macron' ün çay ocağına  bir yorgunluk  kahvesi  içeyim. Bakayım neymiş dertleri. Bir iki espri patlatayım da sosyal medya nasiplensin diyerek toplantıya katıldı.

Toplantıdan önce  Aliyev, Paşinyan, Macaristan lideri Urban, bizim  Çavuşoğlu, tercümanlar  ile  bazı tanımadığım tipler  vardı. Küçük masa etrafında tabure çevirip çay içeceklerdi. 

Türk televizyoncuları da  sayın seyircilerle  toplantıda dönen şahısları seyre dalmış, nefeslerini tutmuştular. Birbirlerinin kollarını çekiştirerek;

Erdoğan ne dedi? Ne dedi? tacizine girişmiştiler.

Genel olarak bir kokteyl seyirliği havasında   geçen  teneffüs sırasında Yunanistan Başbakanı Miçotakis   bizimkilere hayın hayın bakıp  kamera önünden  geçtiyse de kimse fark etmedi ya da hesaba almadı. Bunun üzerine bir şeyleri bahane edip kamera önünden bir kaç kere daha  geçti. Ben gördüm.  

Yavuz Tayyip Erdoğan, bizim cumhurbaşkanı, kürsüye geçti aslanlar gibi kükredi. Hakkın hakikatin sesini verdi. Dostlar  bravo deyip alkışladılar, düşmanları kıskançlıktan tırnaklarını yediler.

Ben de yattığım yerden kendi kendime; aşkolsun, lider dediğin böyle olur, dedim.  

<