DOĞAN ÖZKAN

DOĞAN ÖZKAN

Gelişim, değişim, dönüşüm

Bu siyasetin zemini acayip kayganlaştı.

Sol diye bildiğimiz en azından sosyal demokrat diye tanımlanan partilerden hem de başkantte ülkücü olduğunu gizlemeyen bir siyasi kimlik aday olabiliyor.

Ne var bunda diyebilirsiniz.

Fikirlerine saygı duyduğum bir dost ikide bir şu tekerlemeyi söyler: Bir tek deliler ve ölüler değişmez…

Nükte güzel, aslında dramatik sayılabilecek bir ironi…

Yani bir ara aşırı solda bir parti kuracak ve  emekçi hakları diye sokaklara çıkacaksınız sonra da ”ben değiştim” diyerek birden tutucu ve dini ağırlıklı bir güzergah çizeceksiniz…

İşin garibi, sol nutuk atarken “aydınlanmış fukara”,  cebiniz para görünce de sağ nutuklar atıp hidayete ereceksiniz…

Doğrudur, bunun adı değişimdir…

Zaten. Bu değişim lafını o kadar çok kullanıyoruz ki, “gelişimi “bile “değişim” diye okumaya başladık…

Genelde gelişim ileriye dönüktür…

Daha iyiye görece olarak daha yakınlaşmaktır…

Yani teknoloji gelişir… Yeni icatlar doğar…

Biz değişim denilen aslında bir “dönüşüm” hareketidir…

Gelişmeyi beceremeyen hemen yüz seksen derece dönüşerek değişir…

Türkiye’de bu değişim  temel olarak dönüşme hareketidir toplum bundan haz etmez bunun örneklerini yaşamamız boyunca bir çok kez görürüz…

Kimi ortaklıklarda dönüşümün bir koludur. Fikri yakınlıkları olanları ortaklığını normal karşılamak olasıdır elbette.

Ama dün kara dediğine bu ak diyorsanız “bu bir çıkar dönüşümüdür”

İşte böylesi kaygan bir fikri zemini olan siyasi ortamda demokrasiyi geliştirebilmeniz söz konusu dahi değildir.. Attığınız 2 üç adım sizin başarınız değil, dünyanın teknolojik ve siyasal gelişiminin bir itmesinin sonucudur.

Ama ne yazık ki Türkiye’de entelektüalizm bunu tartışabilecek kadar gelişmemiştir.

Türk demokrasisinin bir kısır döngüde sıkışmış olması bu nedenledir…

Türkiye yeni bir aydınlanma sürecinin  gecikmesinin sancısını yaşıyor…

<