" GÖRGÜ ÇARŞIDA PARAYLA SATILMAZ "
Sevgili dostlar, diğer canlılardan farklı olarak düşünme kabiliyetine sahip olan insan, şu veya bu şekilde nasıl olsa yaşamakta olduğu hayatını anlamlandırmak ve güzelleştirmekle, dolayısıyla düşünmenin yanında davranış yeteneğini de ortaya koymakla mükelleftir.
Yukarıdaki başlık, aile içinde, mahallede, çarşıda, pazarda kısacası insanlar arasındaki her türlü sosyal ilişkilerde gördüğü karşılaştığı bir kabalık, hoyratlık, umursamazlık veya boş vermişlik karşısında rahmetli annemin doğru olanı öğretmek için başvurduğu bir uyarı cümlesiydi. O’nun yaşam felsefesine kattığı bu denli anlamlı bir cümleyi hiç unutmadım ve hayatımın her anında görgülü ve terbiyeli bir şekilde toplum içindeki ilişkilerimi sürdürmemde bana daima rehber olmasını en büyük kazancım olarak görmekteyim. Hiç unutmadım…
İnsanoğlu ilk çağlardan beri sosyal alanda ve toplumlar arasındaki ilişkilerin aksayan yönlerini tespit etmek, onarmak ve eksiklerini ortaya koyarak daha mutlu ve daha güzel bir şekilde geçecek olan hayatının her gün, her alanda nelerle ve nasıl mümkün olması gerektiği konusundaki gayretleriyle, az değil tam 4400 yıldan beri uğraş vermekte ve uygun kriterleri kapsayacak kuralları ortaya koymaktadır.
Genel adıyla “ Görgü kuralları” olarak isimlendirdiğimiz kurallar silsilesinin gerekliliği M.Ö. 2400’ lü yıllarda Mısır Kralı Ptah-Hotep ( M.Ö. 2414 – 2375 ) için bile o denli önemliydi.
Görgü kurallarıyla ilgili araştırmaların bir başka örneğini ise Ortaçağ Avrupası’nda Hollandalı filozof Desiderius Erasmus Roterodamus’un (1465–1536) 1530 yılında yayımlanan “ De Civilitate Morum Puerlium” isimli kitabında genellikle sofrada yemek adabıyla ilgili olanlarını görmekteyiz.
Fransız Devrimi’nin gerçekleştiği 1789 öncesinde Kral XIV. Louis ( 1638 – 1715 ) zamanında saraya yeni gelenlere verilen “ Etiquette ” isimli kitapçık insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemekte ve görgü kurallarını içeren ilk çalışma olarak görülmektedir.
Değerli okurlar, benim çocukluğumda kitapçılarda yoğunlukla bulunan ve o zamanki adıyla “ Adab-ı Muaşeret ” olan kitaplar hemen her evde ve özellikle kütüphanelerde bulunurdu.
Bir makam odasına girip çıkmaktan, sofra adabından, bir bayanla ya da erkekle karşılıklı konuşmaktan, alış-verişten, yatılı veya günübirlik misafirlikten, nişan-düğün-nikah törenlerinden, iletişim araçlarını kullanmaktan tutun da burada yazamadığım yüzlerce konuda güzel ahlak, aile terbiyesi ve nezaketle ilgili önemli kavramları içeren görgü kurallarını eksiksiz olarak bilmek ve yaşayışımızın her anında uygulamak, diğer insanlarla olan ilişkilerimizin tamamında moral yükseltici ve dostane olmasını sağlar, olumlu katkıda bulunur, yüzde yüz problemsizlik olarak herkese yansır.
Ve de en önemlisi çocuklarımızın iyi yetişmesini sağlar. Ahlak, terbiye, nezaket ve görgü kurallarını çocuklarımıza öğretmek kusursuz bir eğitimin vazgeçilmez unsurudur. Koptuğunda paramparça olması kaçınılmaz olan hayat zincirinin şifre halkasıdır. Bu düsturları öğrenen çocuklarımız için hayatlarının geri kalanında başarılar ve yüksek yaşam seviyesi kendiliğinden gelecektir
Değilse görgü kurallarının ikici plana atılması, boş verilmesi, ihmal edilmesi ne olduğu belirsiz rastgele bir hayatı yaşamamıza sebep olur ve bizleri insanlığın asaletiyle bağdaşmayan değersiz kimseler konumuna düşürür.
İlişkilerimizdeki ortaya çıkan bütün problemlerin ahlak, terbiye ve görgü kurallarını göz ardı etmekten kaynaklandığını söylemek abartı olmaz. Gerçeğin ta kendisidir…
İnsanları görgülü ve terbiyeli olmaya davet eden “ Edeb” kelimesi bile tek başına görgülü olmanın gerekliliğini ve temelini teşkil etmektedir.
Değerli okurlar, görgü ve nezaket kurallarının insan ilişkilerini ne denli etkilediğini anlatması açısından; kendi ülkemizde örnek oluşturabilecek yüzlerce görgü kuralı da olmasına rağmen, burada size görgü ve nezaketle ilgili ülkemizin hayli uzağından “ Bu da olur mu ?.. “ dedirten ilginç bir örnek vermek istiyorum;
Japonlar kendilerini tanıtan kartvizitlerini karşılarındaki insana hafif eğilerek ve iki elleriyle birden tutarak sunarlar. Kartvizitlerini tek elleriyle sunmak o ülkede en ayıp davranışlardan birisi olarak kabul edilir..
İyi ilişkilerde güzel ahlak, terbiye, görgü ve nezaketin sınırı yoktur.
Dünya üzerinde bunlar bile varken..,
Ne diyelim?..
Esen kalın.