GRAMOFONLAR'DA "SAHİBİNİN SESİ" KALDI MI?
Belki, anlatacağım şu fıkra kulaklarınızın bir yerinde kalmıştır:
Sultan Aziz, bir görüşme esasında Mustafa Fazıl Paşa’ya der ki:
“Hürriyet ve Maarif (Eğitim) sayesinde milletin gözü açılırsa ne olur?”
Mustafa Fazıl Paşa, yüzündeki saygı ifadesini bozmadan:
“Ne olacak, o zaman millet bizim cehaletimizi ve kendi ızdırabını çok feci bir şekilde anlayacak..” diye cevap verir.
Durup dururken fıkralar anlatılmaz. Her fıkranın ince bir esprisi mutlaka vardır. İbret verici fıkralar, eleştirilecek konular anlatılırken, söze başlamadan önce dinleyenlerin dikkatini çekmek için nüktelerle ifade edilir.
İşte, siyasetçilere dokundurulan hazırcevap fıkralardan biri daha:
“Siyasete yeni atılan partili bir aday, köy köy dolaşarak kendisini tanıtmaya çalışırken dağlık bir araziden geçer. Yolu giderek darlaşınca ve bir uçurum kenarına rastlayınca, kendisine kılavuzluk eden köylü, partili adayı hemen uyarır:
“Aman dikkatli yürüyünüz, der. Burada çok eşekler uçuruma yuvarlandı..”
İnsanlarda öğrenme temel beceridir. Sosyal çevrenin davranış kusurları, insanlarımızı bu temel becerilerden uzaklaştırmaktadır. Eğitim önderlerimiz; davranış bozukluklarının sosyal boyutlarına, bunlar beyin analizcilerinin işi gözüyle bakmaktadırlar. Bu konular modern psikolojiye terkedildiğinde, eğitimin akılla bağlantısı kesilmiş olur. Eğitim, yaşadığımız çevreyi uyumlu hale getirir. Amaçlı ve seviyeli düşüncelerle toplumun değerleri yükselir. Psikoloji, ancak insanın ruhsal değerlerini ve beyin ayarlarını, çevreyle etkileşim haline hazırlar. Eğitim, insanın gelişmesindeki yaşam şablonunu, öğrenen ve düşünen bir hedefe doğru şekillendirir. İsteklerimizi toplum değerlerinin dışında tuttukça, davranışlarımızı da kurallarla bağdaşamaz bir yöne iteklemekte ısrar ederiz. Özellikle gençlerimiz, eğitimcilerin şekillendiremediği bir ortamda kalarak, “itaatsız figürler” gibi göze çarpıyorlar. Aile ocaklarından “itaatsız gençler”le ilgili olarak şikayetler yükseliyor. Genelde saygının yerini önemsemeyen farklı kişiliklerin gençlerde yaygın olduğundan söz ediliyor. Aileler, çocuklarının, geleneksel türde sofra başında toplanmalarını, gece yaşamının tutsağı olmamalarını bekliyorlar. Tabii ki, zamanın koşullarıyla eski adetlerin alışkanlıklarını aynı çizgide tutamazsınız. Çağımız hızla değiştikçe, genç beyinlerde de geleneksel aile yöntemleri rahatsız edici düşüncelere dönüşüyor.
Toplumsal aile yapılarına bakışınız, algılarınız, düşünceleriniz ve inançlarınız, çocuklarınızla ayrışıyorsa, tepkilerinizi Hazreti Ali’nin şu öğütüyle dindirebilirsiniz:
“ Kendilerinizi çocuklarınızın çağına göre hazırlayınız..”
Geleceği hayal etmesek bile dünkü yaşamlarda, hayranlıkla anılan “Gramofon”un artık günümüzde hatırlanmadığını düşünebilirsiniz.
Eğitimin boşluklarında düşünce kalıpları kırılan bir gençliği, “akılı telefonlar”ın hayal dünyalarına kaptırırsak ona, kendisine “saygı duymasını” bile unuttururuz.
Çağımız nereye tırmanırsa tırmansın, bilgin Herbert’in şu sözü, daima gerçeğin ifadesi olarak kalacaktır:
“Gözlerin konuştuğu dil, her yerde aynıdır.”
Türk Atasözü’nde buna: “ Görünen köy kılavuz istemez” denir.