Güç zehirlenmesi!
Eski siyasetçi, inançlı, sağ görüşlü bir arkadaşımla iftar öncesi ve sonrası sohbet ederken, sık sık kullandığı bir cümlesi dikkatimi çekti:
“Güç zehirlenmesi...”
İlk parlamenter olduğunda, şaşkın olduğunu, TBMM sıralarında, arkasında önemli bir gücün varlığını hissettiğini ifade eden arkadaşım, günler ilerledikçe “Sayın Milletvekilim” hitabetleri çoğaldıkça, neredeyse “Ben neymişim be abi...” demeye başladığını söyledi...
Hele hele partisinin içerisinde mertebesi yükseldikçe, gözünün biraz daha köreldiğini ifade eden arkadaşım, “Haşa kendimi dünyaları ben yarattım” sandım!
“Siyasi sahneden çekilince de, kimse sorar, arar olmadı” diye dert yandı...
Herkes siyasi hayatın böyle bir sonla tamamlandığını bilir...
Ancak, yaşayanın ağzından öğrenmek bir başka gerçek...
***
Yine çok yakından tanıdığım, hemşerim, ünlü iş insanı siyasetçilerin ısrarı ile 90’lı yıllarda politikaya atıldı...
Seçilsin diye de liste başı yapıldı...
Seçilince de, Devlet Bakanı oldu...
Güçlü ekonomik yapısı olan arkadaşımı makamında “Hayırlı Olsun”a gittim...
Kapalı kapılar arkasında yaklaşık baş başa bir saat sohbet ettik...
Bana ilk sözü, “İstifa edeceğim” oldu...
Ben şok geçirdim...
“Sakın haaa” demekten kendimi alamadım...
Başladı bana dert yanmaya:
“Her gün partimizin milletvekilleri, kapımı aşındırıyor, benden tayin terfiler, gereksiz yatırımlar, hep bir şeyler talep ediyorlar, bıktım!” dedi...
Kendisi ekonomik, sosyal anlamda çok güçlü olduğu için “Güç zehirlenmesi”ne uğramadı!
Nitekim bir dönem milletvekilliği ve bakanlık yaptı, ısrarlara rağmen yeniden aday olmadı...
Her yönden güçlü insanlar, “Güç zehirlenmesi”ni yaşamıyor...
Ne de olsa, hayatını bütünüyle güçlü yaşıyor!
***
Hep düşünürüm, “Varlıklı, hayatı dolu dolu yaşamakta olan, başarılı iş insanları neden siyasete girmez?” diye...
Bir dönem Devlet Bakanlığı yapan arkadaşımın yaşadıklarını, ruh halini görünce, ben de hak verir gibi oldum...
Ancak, politikayı, paraya pula ihtiyacı olmayan başarılı iş insanları yapmayınca, siyaset sahnesi, eski bürokratlara, nemalanma peşinden koşanlara, “gelecekte emekli milletvekili maaşım olsun” diyenlere mecburen kalıyor...
Çünkü, boş kalan sahneler her zaman birilerince doldurulur...
İyi ya da kötü...
Dürüst, liyakatli, devletin çöpünün bile 84 milyonun olduğunu bilen insanlar, siyaset sahnesini doldurmadıkça, bu devran böyle gider...
“Beyefendi, bakanım, milletvekilim” gibi sözler, hep kulağa hoş gelir...
Biz de buna, “Erk zehirlenmesi” ya da “Güç zehirlenmesi” diyoruz...
Şu anda, parlamento yapımıza bakarsanız, böyle insanları çoook görürsünüz...
Hele hele, koltuk, makam, etrafında dönen insanları gördüğünüzde siyasetçiler, haklı olarak çok güçlü olduğunu düşünecek!
Ancak, kotuk ya da koltuklar gidince, yüzüne bakan bile olmayınca, bunalıma girecek!
Sonra da, bir kenarda, aldığı yüksek emekli maaşıyla, hayatından kalan günlerini tamamlayacak!
Unutmayalım, bu dünya mutlaka beşer için günün birinde son bulacak!
Önemli olan, iyi anılmak, geridekilerin ilerlemelerini sağlamak için, şaibeden uzak işler yapmak!
Böyle bir siyasetçi pek bulunmaz...
Ben ise, az da olsa bu ülkeye hizmet edenleri, yine de iyi anıyorum...
“Koyunun Bulunmadığı Yerde, Keçiye Abdurrahman Çelebi” denir misali!