CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

Günden Güne DOĞAYA SAYGI

Sevgili dostlar, yaşı yaklaşık olarak 4.5 milyar yıl olarak tespit edilebilen dünya
üzerinde varlığıyla egemenliğini tartışmasız sürdüren insanoğlu, doğal kaynakların yağma
edilmesi uğruna doğanın katliamında sakınca görmeden bildiğini okumaktadır.
Öyle ki tüketmek için elde ettiklerini doğaya geri veremedikten başka, onları
kullanmak için havayı, suyu, toprağı kirletmenin de normal olduğu yönünde psikolojik
propaganda yöntemleri toplumun geniş kesiminde zaman zaman etkili olmaktadır.
Bazı örnekler verelim; Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde bulunan 4.435
km2 lik alanıyla Ruhr Bölgesi; Ortaçağ’dan beri işletilen Dünya’nın en büyük kömür
madenlerinden birisiydi. Ancak en önemlisiydi. Çünkü aynı yerde hem kömür çıkarılıyor ve
hem de başta demir-çelik sanayi olmak üzere pek çok kimyasal tesis de aynı yerde faaliyet
gösteriyordu. 1960 lı yıllarda madencilik ve sanayiden elde edilen karlılığın azalmasıyla, her
yıl 2.2 milyon ton üretimi toprağa cüruf ve başta karbon monoksit olmak üzere milyarlarca
metreküp zehirli gazları atmosfere karıştırdıktan sonra zorunlu olarak kapatılan Ruhr;
şimdilerde günah çıkarmak üzere doğaya saygı diye lanse edilen Emscher Doğa Parkı olarak
düzenlenmekte..
Bilim, kültür ve teknoloji bölgesi olacakmış!.. Olabilir de… İnsanlardan aldığı
sağlığı insanlara nasıl geri verecek?
Kaldı ki Almanya’nın ölüm kusan savaş makineleri de bu bölgedeki silah
fabrikalarında (Krupp) imal edildi.
1990 lı yıllara kadar sanayi bölgesi olarak kullanılan Ruhr insanlığa zararlı
olduğundan değil, verimliliğini kaybetmiş olması nedeniyle kapatıldı.
Ancak şimdi buraya isimlerini bile sığdıramayacağımız kadar buna benzer pek çok
tesis Dünya’nın çeşitli ülkelerinde insan sağlığını olumsuz yönde etkileyerek faaliyetine
devam etmektedir.
Değerli okurlar burada Ruhr için bir mazeret üretelim ve diyelim ki, eğer Ruhr ve
benzeri maden ve sanayi tesislerinin işletilmesi olmasa, bizler teknolojiden faydalanabilme
konusunda ( çeliğin teknolojide kullanımı, tren rayları, kaynaksız tren tekerlekleri vb. ) bu
kadar ileri gidemeyecektik..
O halde doğanın tahribatıyla ilgili biraz daha değişik bir konuya yönelelim ve
kendimizi de zorlayarak; henüz çok fazla gündeme getirilmeyen Dünya’da insan eliyle
açılmış en büyüğü ABD’de ( Bingham Canyon Mine - genişliği 4km. derinliği ise 1.2 km.)
olmak üzere devasa 10 büyük çukurun Rusya, Şili, Endonezya, Kanada, Güney Afrika,
Avustralya olmak üzere altın ve bakır çıkarılanların da teknolojideki gerekliliklerine hak
verelim.
Fakat elmas çıkarmak uğruna açılmış bulunan Rusya’daki Mirny Diamond Mine ve
Udachnaya Diamond Mine, Kanada’daki Ekati Diamond Mine ve Diavik Diamond Mine ile
Güney Afrika’daki The Big Hole çukurlarını görmezden gelmek mümkün değil.
Sadece bir tanesinden kazılar sonucu 22.500.000 ton toprak çıkarılan ve bu
toprakların da döküleceği yerleri hesap edecek olursak, yeryüzünü doğal yapısını bozmak
konusunda ne denli zorladığımızı anlamakta zorluk çekmeyiz.
Değerli okurlar, öyle böyle değil bu çukurlar dehşetengiz.. Yaratılan tahribatla ilgili
küçük bir örnek verelim Rusya’daki Mirny Diamond Mine ( genişliği 1.2km.- derinliği

2

525m. ) çukuru öylesine devasa ki, daha önce olmadığı halde sonradan orada oluşan hava
akımı yüzünden helikopterlerin üzerinden geçmesi yasak!..
Elmasın endüstride kullanılanı da artık sentetik yoldan elde edildiğine göre, bu denli
büyük çukurlar parası olanların kişisel zevki uğruna ve yeryüzünün doğal şeklinin bozulması
pahasına kazıldı.
İnsan eliyle yapılan bu kazıların şimdilik Dünya coğrafyasında ve yeryüzü şekillerinde
önemsiz gibi görülen yan etkilerinin ileride nelere yol açacağı henüz tespit edilebilmiş değil.
Ancak doğayla bu denli oynamanın bir şeylerin ters gitmesine sebep olacağı kesin.
Ayrıntılarını başka bir yazımıza bırakmak üzere şu kadarını yazalım ki; Dünya’nın
akciğerleri olarak kabul edilen Brezilya ormanlarının hesapsızca yok edilmesi de başka bir
sorun olarak karşımızda durmaktadır..
Dünya üzerinde yapılacak yanlış bir uygulamadan bütün insanların olumsuz
etkilenmesi söz konusuysa ( ki öyledir ) doğayla ilgili yapılacak her uygulamada ülkelerin ne
denli dikkatli olmaları gerektiğini söylemeye gerek bile yok.
Yol yakınken, bizim de parçası olduğumuz doğaya yapacağımız bilinçsiz her
müdahalenin yansımasının yine bize olacağını hesap etmek sorumluluğun kendisidir.
İhtiraslarımıza gem vurmazsak, günün birinde ihtiraslarımız bize gem vurabilir…
Esen kalın.

<