CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

Günden Güne EVREN , DÜNYA ve İNSAN

Sevgili dostlar, başka herhangi bir gezegende yapılan bir araştırma, elde edilen veri
olup olmadığını bilmiyoruz. Daha doğrusu bizden başka akıllı yaratıklar olup olmadığı
konusunda tahmin ve teorilerden başka net bilgilerimiz yoksa ve Dünya’daki verilerle
yetinmek zorundaysak; henüz ne olduğuna akıl sır erdiremediğimiz uçsuz bucaksız evrenin
yegâne akıllı varlıkları bizleriz.
Yani insan…
Yani yalnızca kendine, Dünya’ya değil bütün evrene karşı sorgusuz sualsiz
sorumluluğu olan akıllı varlık..
İnsan derken elbette ki duyguları ve düşünme yeteneği de olan bir canlıdan
bahsediyoruz..
Soruyorum sizler hiç yıllar boyu süren kitlesel mutluluktan söz edildiğini duydunuz
mu? Ben duymadım.
Ancak yıllar boyu süren toplu katliamlardan söz edildiğini duyduk dediğinizi duyar
gibi oluyorum. Ben de duydum. Hem de pek çok..
Değerli okurlar öylesine akıllıyız ki; Amerikalı bilim adamı Alman asıllı fizikçi Julius
Robert Oppenheimer ( 1904 - 1967 ) bir çiçek tozundaki mucizeyi ve sırrı keşfedeceğine
kendi öncülüğünde kurulan bir grupla birlikte 1945 yılında kalktı atom bombasını icat etti.
ABD bu aklı, yine kendileri gibi insan olan Japonların üzerinde 06.Ağustos.1945 günü
Hiroşima ve 09.Ağustos.1945 günü Nagazaki olmak üzere hem de iki kez uygulamakta hiçbir
sakınca görmedi. Bu saldırılarda 200.000 den fazla insan hayatını kaybetti.
Yalnızca insan mı?.. Tıp alanında önemli bir yeri olan “Mabet Ağacı” nın dışında
sayısı ve türü bugün bile henüz tespit edilemeyen binlerce bitki ve hayvanlar..
Atom bombasını kullanmaktan çekinmeyerek akıllı (!!) olduklarını bütün Dünya’ya
ispat eden yalnızca Amerikalılar değildi.
Ani bir baskında her şeyi elde edebilirim hırsıyla hareket ederek 07. Aralık. 1941 günü
sabahı Pearl Harbour’da konuşlu ABD Donanması’na hava akını düzenleyip, uyuyan devi
alnından kaşıyarak uyandıran Japonya’da ne kadar akıllı (!!) olduğunu Dünya’ya anlatmış
oluyordu.
Bütün bu olayların başlangıcında ise daha akıllı (!!) insanlar baş roldeydiler;
01.Eylül.1939 günü Almanya’nın Polonya’yı işgal emrini vererek 2. Dünya Savaşını
başlatan Adolf Hitler – Führer (1889-1945) ile onun ahbap çavuşu İtalyan Benito Mussolini-
Duce (1883-1945) de Dünya’nın en akıllı insanları olarak tarihe geçeceklerini sanıyorlardı..
Yine o yıllarda Alman Markı’nın değersizce sokaklardan süpürülecek kadar
devalüasyona uğramasını bile görmezden gelip, tüm Alman ekonomisinde pervasız söz sahibi
olma çabalarıyla, Alman Nasyonalleri’nin acımasızca harekete geçmesine sebep olarak kendi
katliamlarını hazırlayan Yahudiler de çok akıllıydılar doğrusu !..
Bütün Avrupa devletlerine karşı böylesine büyük çapta bir savaşa kalkışmanın da
akıllıca bir iş olmadığı savaşın sonunda ortaya çıkmıştı. (Almanya yıkıma uğrayan sanayi ve
dolayısıyla ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için başta Türkiye olmak üzere bir çok
ülkeden işçi istihdam etmek zorunda kaldı.)
Anlatılamaz acılarla dolu 6 yıl süren bu savaşta, kim bilir hangi hayalleri daha
kuramayacak bile yaşta olanlardan tutun da kendi çocuğunun, eşinin, nişanlısının, annesinin,
babasının gözü önünde hayatı son bulanların sayısı 65 milyon civarındaydı.
Akıllı insanlar böyle uygun görmüşlerdi !…

14.Ağustos.1945 günü Japonya’nın teslim olmasıyla 02.Eylül.1945 günü insanlık
tarihinin en büyük trajedilerinden birisi resmen sona ermiş oluyordu.
Değerli okurlar, sonsuzluk ortamında var olduğumuzu, akıllı olmakla, aklını
kullanmak arasındaki farkı; 4.5 milyar yıllık varlığında uygulamalarıyla pek de
kavrayamadığını anladığımız insanın insana yaptığını hiçbir şey bir başkasına yapmadı..
İnsanın insandan çektiğini de hiçbir şey başkasından çekmedi..
Henüz 2,5 milyar insanın bile yaşamadığı zamanlarda kaprislerine gem vurma
dirayetini gösteremeyerek 1. Dünya Savaşı’nı, ardından da 2. Dünya Savaşı’nı çıkarmaktan
çekinmeyen akıllı insanların ! günümüzde 7.5 milyar insanın yaşadığı bir dönemde ve daha
sonrasında neler olabileceğini hesap etmesi için aklını kullanmasına evrenin çok ihtiyacı var.
Dünya’ya ve evrene ne yaptığını hesap edemeden hareket eden insana karşı, bir gün
Dünya ve evrenin de hesap etmeden karşılık vereceğini düşünmek bile ürpertiyor..
Ve de onu var edemeyeceğimiz gerçeği apaçık ortadayken hiç olmazsa var olanı
korumanın boynumuzun borcu olduğunu bilmek zorundayız.
Hayatın yalnızca günlük yaşantılarını hesap ederek; sonsuzluk ölçülerine kurgulanmış
evreni, onun sahip olduğu tek akıllı canlı varlık olan insanı ve Dünya’yı tehlikeye atmak
akılsızlığını hesap edemeyenlere söyleyecek bir çift sözümüz olmalı:
Boyutlarını kavrayamadığımız evreni düşünmeye bile gerek yok, bir ucundan
diğer ucuna okyanusları yüzerek geçemesek bile Dünya sandığımız kadar büyük değil.
Vee yedeği de yok..
Esen kalın.

<