Güneş ülkesi
evleri ne kendi çocukları vardır. Her şey ortaklaşadır. Özel mülkiyet yasaktır. Tommaso Kampanella, 1568 - 1639), Güneş Ülkesi adını verdiği eserinde, bilim ve felsefenin hâkim olduğu bir düzeni anlatır. Devleti yönetecekler teorik bakımdan da en iyi yetişmiş olan kimselerdir. Güneş Ülkesi’nin başında hem filozof hem rahip olan bir hükümdar bulunmaktadır.
İstanbul’un her semtinde ayda 5 bin irfan ve sanat faaliyeti gerçekleşiyor. Herkes bir yerlerde konuşuyor, herkesi beş kişi- on kişi dinliyor. Konuşmacılar sağda ve solda aynı kişiler. Konuşulanlar aynı konular. İktidar dindarların elinde olduğu için 5 bin faaliyetin 4900’ü iktidar taraftarı insanlar tarafından kullanılıyor. Milli görüş mensubu insanlar, bazı makbul vakıfların ve derneklerin idarecileri, Milli görüş geleneğinden gelen gazeteciler rağbette. TRT de aynı kervanda yürüyor. Ankara’da bir avuç dergi okuryazarı tarafından başka kimsenin ciddiye almadığı adamlar algı imalatıyla güzel adamlar diye milletin zihnine çakıldı.
Xxxx
Ayıp olmasın diye eski yıldızlara da söz arasında yer veriliyor, kimi zaman Sezai Karakoç’tan, Necip Fazıl’dan, Nurettin Toçu’dan mısralar okunup, kısa hatırlamalar yapılıyor. Bu arada Fethullah Gülen hareket,i hedef tahtasında ama atışlar Bediüzzaman Said Nursi’ye yapılıyor. Süleymancılar bir yandan, Işıkçılar bir yandan ve başka tarikatlar bir yandan fırsatı ganimet bilerek onlar da Said Nursi’ye atışlarını ölçüsüz ve insafsız dereceye çıkardılar. Kanlıca’da bir efendi vardı. Tabipti ama dindardı ve işi biraz şeyhliğe çevirmişti. Kimi hastaları kabul ediyor, kimilerini geri çeviriyordu. Ruh tedavisini tercih ediyordu. Devamlı tabiilerine ve mensuplarına bir cümlelik öğretisi vardı. Allah duyuyor, Allah görüyor, Allah biliyor.
Xxxx
Millet Kütüphanesi’nde bir konuşmacı vardı. Konuşmacı için değil, tertipleyenim hatırı için gittim. Konuşmacı etiketliydi. Üniversitedeki cahillerdendi Bir saat güya aşkı anlattı. Şairlerin dedikleri olmasaydı, kendisinin aşk konusunda hiç düşünmediği, düşünce üretmediği aşikeardı. İki yerde küfre düştü. Allah’a şekil verdi ve Allah’ı aynada kendisini seyrettirdi. Vahdeti vücud felsefesini anlatıyordu güya. Ama bunları anlatırken vahyi görmezden ve söylemezden geliyordu. O konuşmadan sonra gece sabaha kadar istiğfar etmediyse vay geldi başına.
Xxxx
İrfan ve sanat toplantılarının her birine gitmek mümkün değil. Ama bir kaçına şahit olduğunuzda, herzelerin boy-boy, renk-renk olduğunu görerek ızdırap denizine düşüyor insan.
Konuşmacı daha sonra özel odada çay ve sohbet kısmında, 8-10 kişinin kaldığı mekeanda durup dururken Nur risalelerinin din yerine konduğunu anlatmaya başladı. Onu gören iki hüküumet yanlısı, partisinin tercihini haklı göstermek için, bir şair devlet memuru mensup olduğu tarikatın eteğine yığdığı taşları dökmek için salvoya başladılar. Orada bulunan bir merkez valisi durumu ılımlı hale getirmek için çabaladıysa da işe yaramadı.
Sapla saman bilerek birbirne karıştırlıyor ve insanların zihni çıfıt çarşısı gibi karmakarışık halde.
Xxxx
Hiç kimse hakikati aramıyor. Herkes siyasi tercihinin kazanması için bir dereden su getirip değirmen döndürmeye çalışıyor. Akademisyenim demekten zevk duyan zevzekler, daha araştırna görevlisi iken kendini ordinaryüs sanan eblehler üniversiteleri doldurmuş. Üniversite tamamıyle iktidara yamanmış, yamanmayana hayat hakkı kalmamış.
Xxxx
Campanella’nın güneş ülkesinden söz ediyorum. Bütün bu olup bitenler şükür ki bizim ülkemizde olmuyor. Bir zamanlar Campanelle’nin Haçlı iktidardan korkarak söylemeye çekindiği Güneş Ülkesinde oluyor..