Gül Gökçe Korkmaz

Gül Gökçe Korkmaz

 GÜNÜMÜZ DİZİLERİNİN ANA TEMALARI

Merhaba Değerli Okuyucularım... 

Biliyorsunuz ki; Kültür ve Sanat köşemizden sizlere ara ara farklı makaleler sunuyorum.  Müzik, Sinema , Komedi ve ya toplumsal bazı konulara değiniyorum.  İçinde bulunduğumuz Pandemi döneminden ve ya talihsizce oluşan doğal afetlerden daha önemli bir konu yok aslında ama yine de ısıtıp ısıtıp,  aynı konudan bahsetmek istemiyorum .  Hayat bir şekilde devam etmeli... Tedbirli, bilinçli, farkındalıklı...    Artık Hayatı eve de sığdırdık.  Her yıl olduğu gibi kış sezonu ve televizyon ekranlarında çok fazla dizi ve aklımızı oyalayacak bir dolu hikaye.  Belki bir nebzede olsa kendi sorunlarımızdan ve günlük hayatın temposundan sıyrılabiliyoruz.  Tabi ki de bu iyi bir şey.  Özellikle bu sezon dizi senaristleri  olağan hikayelerine aslında çok fazla mesaj ve toplumsal konuları da sığdırmışlar. " Kadına Şiddet " konularının altı çiziliyor.  Aldatmak, aldatılmak konularının da tabi... Günümüzde bir çok dizi yurtdışı uyarlaması olsa da yine de bazı kurgu ve sahneler yüzde yüz  inisiyatif kullanılmış bir kalemden çıktığı belli... 

Şu konu beni düşündürmüyor değil; Belki de kaş yapalım derken göz  mü çıkartıyoruz.  Bu kadar ihanetin, şiddetin,  entrikanın,  zengin - fakir ayrımı yapıldığı bir dünyada yaşasak da , aslında böyle senaryolarla durumu normalleştirmeye belki de farkında olmadan özendirme yolunda mı gidiyoruz? 

Meselâ;  Gerçek hayatta  polis her yerde ve işlerini gayet iyi yapıyorlar.  Fakat dizi senaryolarında o kadar silahlar patlıyor,  insanlar öldürülüyor bir tane polis yok.  Ya da falanca dizi de polis , rüşvet yiyen,  güçlü ve haksız insanların yanında duran bir karakter gibi gösteriliyor.  Aldatılma konusunu da abartıyorlar.  Ya da şiddet! Demek istemem o ki;  Aldatıldığını biliyorsan, gider medeni insanlar gibi boşanırsın.  Şiddet görüyorsan şikayetçi olursun, dava acarsın, uzaklaştırma kararı alırsın.  Bu kadar dramatize etmek belki insanları ekrana kitliyor, içlerinde bastırılmış  ya da öğrenilmiş  çaresizlik duygusunu ortaya çıkartıyor olabilir.  Aldatılmak elbette manevi açıdan kötü bir durum ama Agatha Christie olmaya ne gerek var. Ya da bazı dizilerde baş rol oyuncusunun hiç ölmemesi... O kadar vuruluyor , yüzünde silahlar patlıyor fakat kimse ölmüyor.  DİZİLER GERÇEK HAYATI YANSITMIYOR.  Gerçek Hayatta insanlar yaşam ve ekmek derdinde. Ve o kadar karma bir toplum olduk ki özellikle dijital dünyanın akımlarıyla beraber  " Sosyal Statü " denilen şey bariz net değil.  Çünkü herkes kendi gemisinin kaptanı olmuş,  sorsan herkes dört dörtlük,  kimse kimseyi beğenmiyor.  İki dizi izleyip toplumun daha sağ duyulu olması bekleniyorsa kendileriyle çelişiyorlardır. Zaten konuyu bu şekilde değerlendirenin olduğunu da pek zannetmiyorum . Yakında Polat Alemdar karakteri bir devam filmi daha çekecek diye endişelenmiyor da değilim.  Aslında en büyük film bizlerin kendi hayatı. Siz kendi hayatınızda nelerin olmasını,  nasıl güzellikler dahil etmeniz gerektiğini bilirseniz  kendi hikayenizin başrolü olmuş olursunuz . Nasıl bir eş, nasıl bir baba - anne , nasıl bir evlât,  nasıl bir dost ... Kendi yaşantınızın çizgilerini çizerseniz , algıda seçici davranırsanız  daha duru bilinç ve nötr kalabilmeyi öğrenebilirsiniz.  Şiddetle kınadığımız  hikayeleri temsil eden olmamalıyız.   Günümüzde; Televizyon gerekli,  Dijital dünya gerekli kabul ediyorum . Sadece bize  neyin ne kadar gerekli olduğuna karar  verirken bir kez daha düşünmeliyiz , hepsi bu! 

Genel izleyici seçiciliği...

<