GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
Hani iki lafın belini kırmak için dostlarla toplanırsınız ya. Dem de vardır
bu sohbeti koyulaştırmak için. Lafın en keyifli yerinde müzik girer hani araya.
Yandığımızın resmidir işte. En yakınındakine laf anlatmak için gırtlağını
yırtarsın da geçenin sonunda sesin gidiverir….
Geçtiğimiz akşam çok sevgili dostlarımızın, çocukları evleniyordu.
Düğünlerine biz de çağırıldık. Sevinerek gittik. Tören İstanbul’un en pahalı ve
de en ünlü salonlarından birindeydi.
Sevinçliydik. Ancak aynı zaman dilimine sokulan işkenceyi unutup
anlatmadan duramayacağım.
Orkestranın kullandığı ses düzeni insanlara hitap etmek için
yapılmamıştı.
Ses kulakları sağır edecek kadar vicdansızca yükseliyordu. Müzisyenin
biri elindeki kocaman metal boruyu mikrofona sokarak üflüyordu. Şarkıcı bey
de utanmadan, herkesin ellerini kaldırıp çırpmasını istiyordu. Hiçbir misafir
yanında oturan kişiyle bağırarak bile olsa anlaşamıyordu.
Bu saldırgan vahşeti, İçişleri Bakanlığı mı, belediyeler mi önlemelidir
bilemem.
Ama böyle bir makam yoksa eğer, her türlü terbiyesizlik, resmi koruma
altındadır diyebilirim…
Yani kısaca sevinerek gittiğimiz geceden kısık ses ve sinir bozukluğu ile
ayrılmış olduk…
Konuyu lokal durumdan çıkartıp genelleştirerek kapatalım haftayı.
Söz verdiğimiz üzere kitap tanıtımını da önümüzdeki yazıya bırakalım…
İnsanları öteki canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birinin
“gelecek zamanı düşünebilme yeteneği” olduğu söylenir.
Bu tanım gerçektir ama eksiktir. İnsanlar bellek yeteneklerine göre
değişik olmak üzere, geçmişi de anımsarlar. Yaşadıkları zamanı geçmişle ve
gelecekle de örtüştürerek düşünebilirler.
Geleceği düşünebilme ona göre önlem alabilme yeteneği, insanlara
özgü bir ayrıcalıktır. Ancak böyle genellemelere yaslanıp da, başka ya da
çelişen gerçekler göz ardı edilemez.
Örneğin B. Shaw uyarıyor:
“Yaşlı erkekler çok tehlikelidir. Çünkü gelecek zamanı hiç
önemsemezler.”
Haftaya görüşmek deliği ile.
Kalın sağlıcakla…