RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Hakikat ve doğru


Her gün yazıyorum. Bir günlük gazetede her gün yazıyorum. İyi okurlarım da var. Yazdıklarımı okuyup, benimle konuşuyorlar. Yazdıklarımı tartışıyorlar. Her itiraz, ‘ama şöyle değil mi?’ sorusu yeni bir yazı için kaynak ve itenek oluşturuyor. Bu yüzden, ‘tamam ama şöyle değil mi?’ diyenleri çok seviyorum. Tenkit, eleştiri her zaman düşüncenin çerçevesini genişletir. Eleştiriden hoşlanmayanların kaybı ölçülemez boyutta.

Xxxx

Ama yine de yazdıklarımı benim kadar acımasız eleştiremez hiç kimse. Kimi zaman yazdıklarımı tekrar gözden geçiririm. Dizgi  yanlışları varsa düzeltirim. En çok düşünce yanlışlarıma kızarım. O an için çok önemli, çok değerli sandığım bir düşüncemin sonradan, aslında o kadar da gerekli olmadığını görürüm. Bazı bölümler bu yüzden varlığını kaybeder, silerim onları.
Mutluyum-Hüzünlüyüm adını verdiğim bir kitabın çalışmaları sürüyor. O yüzden yazdıklarımı tekrar gözden geçirdim. Havailik çağrıştıran bazı bölümleri attım. Ama yine de düşünmeden edemiyorum. Ramazan ayı içinde olmamın etkisiyle bu temizlemeyi yapıyor olabilirim.

Xxxx

Essah, sahi, sahici, hakiki, hakikat, doğru ve daha lügatlerimizde benzeri kelimeler var. Doğru kelimesi biraz farklı elbette. O daha çok yer ölçümü ve yön gösterimi için kullanılan bir şekil.
İşin aslı-esası nedir dediğimizde sorulan şey hakikat kelimesine yüklediğimiz anlamdır.
Hakikati bilmek, tüm cehaletleri geride bırakmaktır.

Xxxx

Yapmak istediğim bir çok davranışı yapmadıysam sebebi korkularımdır. Bana dışarıdan, çevremden bir engelleme yoktur genel olarak. Beni engelleyen şey korkaklığımdır. Korku ve korkaklık insanı iyi şeyler yapmaktan engellediği gibi, kötü şeyler yapmaktan da engeller. Bu yüzden korkuyu tamamiyle zararlı bir duygu olarak görmemek gerek.

Xxxx

En büyük korkum cinsiyetimin temel korkusu. Başaramamak, yetersiz kalmak. Mutlu olmayı başaramayacağımdan korktum daima. O yüzden de mutlu olamadım. Kimi zaman mutlu olmama hizmet eder zannıyla bir Züleyha’ya yöneldiğim oldu. Ama yöneldiğim her Züleyha bana karşı, evet yalnızca bana karşı bir anda Meryem oldu. Züleyha’nın işvesi gönlüme çengel oldu ama, Meryem’in asaleti her zaman günaha engel oldu.

Xxxx

Mutluluk aranan ve istenen bir duygu ama sürekli olmayan, olamayan bir duygu. Özgül ağırlığı da düşük olduğundan yaşanan mutluluklar sonradan hatırlandığında, yaşandığı andaki duyguları tekrar yaşatmaya yetmez.  Fakat hüzün, elem, keder, ıstırap, acı özgül ağırlığı yüksek bir duygudur. Yaşanırken hangi derecede yaşandıysa, neredeyse eşdeğer duyguları yıllar sonra hatırladığımızda da yaşarız.

Hayatın tüm kapılarını bu iki anahtar kelimeyle açabilir, tüm konuları, yaşanmışlıkları, yaşanabilirlikleri  Mutluluk-Hüzün kelimesine sığdırabiliriz.

Xxxx

İnsan belli konularda sabitlemiş olabilir düşüncesini. Bir mesleği olan insan, o mesleğin anlarını yaşar. O mesleğin kendine ait kelimeleri, deyimleri, tabirleri, ses tonu, alışkanlıkları, adetleri ile insan zihni bir çerçeve oluşturur. O çerçevede ve o  çerçeveye yakın duran çevrelerden etkilenerek düşünürüz. Kimileri edebiyatı, kimileri, sanatı, kimileri imalatı, kimileri ulaştırmayı,kimileri de pazarlama ve sunmayı yani ticareti sever. Milyonlarca etkiyle insan bir kişilik geliştirir. Ben düşünmeyi, soyut fikirler üretmeyi seviyorum. Ama hayatı yaşarken çok tökezliyorum.

Xxxx

Azimli, kararlı, istekli olmak yetmez. Taliin yar, şansın bol olmalı. Beden diliyle, bakışmakla anlaşabilir insanlar. Ama eksik ve hatta yanlış anlaşabilirler. Allah insana dil, lisan, konuşma, kelime vermiş. Kelimeleri, isimleri bizzat kendisi öğretmiş. Ama konuşarak da anlaşamıyor insanlar. Çünki benim kelimeye yüklediğim anlamı, muhatabım yüklemiyor. Daha düzgün söyleyelim. İnsanlar aynı kelimelere aynı derecede, kıratta değer yüklemiyor. Bu farklılık aynı kelimeleri kullanıyor olmamıza rağmen anlaşmamızı sağlayamıyor.

xxxx

Yine anlaşamadım biliyor musunuz. Üzgünüm. Hüznüm o yüzden.

 

 

<