DOĞAN ÖZKAN

DOĞAN ÖZKAN

HANGİ BAHAR

Bahar; nazı, edası, işvesi ve cana can katan sevimliliği ile geldi. İstedik ki gelişmiş ülkelerin köyleri gibi yolları, elektrikleri, okulları ve beton binaları olsun. İmarlı bir ülkenin sakinleri olsunlar. Okulları oldu. Hemen hemen hepsinde elektrikleri de oldu ama refah devletini gerçekleştiremedik. Şimdi yine ölümler, yine gözyaşları ufkumuzu saracak ama inşaatların yüz karası evler mezar olmakta devam edecektir.

Ağlayanlarla gülenler, acı çekenlerle mutluluğu paylaşanlar yer kürenin üzerinde varlıklarını sürdürürken ateş düştüğü yeri yakacak ve bahar mevsimi de iyimserlere her şeye karşın "Yaşamak güzel şey be kardeşim!" dedirtecektir.

Yaşamak yenileşmektir.

Durağanlıktan çıkmak aklı, bilimi, teknolojiyi ve insan sevgisini iktidar yapmaktır. Mevsimsel bahar gibi sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik baharların donattığı bir dünyayı yaşamak ve yaşatmak insanlığın görevidir.

Bahar yüklü aydınlık sabahları bekleyeceğiz. Milli iradenin temsilcileri olan beyaz eldivenli milletvekillerinin zengin ve saygın Türkiye idealine bağlı olduklarının inancıyla yarınlara güvenle bakacağız. Ve inanacağız ki haklarında suç dokunulmazlığının arkasına sığınmayacaklar ve o mukaddes çatının duyurusunda bulunulan milletvekilleri yasama dokunulmazlığının arkasına sığınmayacaklar ve o mukaddes çatının altında bundan böyle ne terör belasını destekleyenler olacak ne de adlan kirli işlere karışmış olanlar oturacaklardır. Tıpkı bahar gibi pırıl pırıl, bahar gibi ümitlerin çiçeklendiği ve ülkemizin yararına yasaların yararlı meyvelerini verdiği bir mecliste çağdaşlığın bulvarlarında koşan oturumlar olacaktır. Hukukun üstünlüğü tartışmalardan uzak tutulacak; adalet herkese ama herkese uygulanacak ve demokrasimiz sağından solundan çekiştirilmeyecektir.

Genel başkanların değil halkın oylarıyla teşekkül eden bir meclis... Öyle bir mecliste işsizlik belki bitmeyecek ama bugünkü rakamdan çok aşağılara inmiş, iç ve dış borçları hafiflemiş ve ulusal onuru zedelenmemiş bir devletin meclisi olarak görev yapılacaktır. Kısacası demokrasinin doğasına uygun ve egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu kanıtlayan bir meclis... Erdemliğin, birlik ve beraberliğin meclisi... Bahar misali sevgi dolu oturumların oluşturduğu bir yüce kurum...

Bunlar bir hayal değildir. Fikirlerin serbestçe söylendiği meclisler hep olmuştur. Cemreler havaya, suya ve toprağa düştüler. Tüm dünyaya düşmeyen SEVGİ cemresidir. O, henüz gönüllere de düşmedi.

Ülkemizde terör belası sürüyor. Bu yetmezmiş gibi toplum hayatımızın bir parçası olduğu anlaşılan şiddet, şiddeti çağrıştırıyor. Kan ve dehşet bitmiyor. Sorumsuzluğu yaşam biçimi olarak algılayanlar, bedenlerinin keyfini çıkarıyorlar. Ne terör umurlarındadır ne de soygunlarla yağmalar. Duyargalarıyla yaşama şehvetine kapılmış olan bu tipler tarihin her döneminde ve her ülkede hep vardır. Birer asalaktan ibarettirler. Pislik olan dünyalarında nefretleriyle yaşarlar. Her güzelliğin düşmanı olup Cumhuriyetsiz sürdürürler. demokrasisiz ortamın içinde varlıklarını bahar, türlü yanlışlıklara haksızlıklara karşın yarınların aydınlığını müjdeleyecek beklentilerine verecek nimetleri oluşturacaktır. Bu temennimizdir.

Ancak yönetenlerin güneydoğunun sosyolojik, psikolojik antropolojik yapısıyla ilgili araştırmaları, bilimsel çalışmayla yaptırdığına dair işaret haliyle sürüyor. Doğanın gözlerinde yaşam sofrasında mayalanan ölümler, 1980'den bu yana O güzelim vatan topraklarında güller olma şansına bülbüller ötüyor. Toprak dağlar taşlar şehit destanlarıyla mimarları AB ilerleme raporlarına azınlıklar yazdırınca teröristler azıttılar ve güzelim bahar çoğalan ortasında kaldı.

Değişik suçlardan sayısı fazla. Adaletin şikayetler gölgeler hale geldi. TBMM, dünyanın temsilcisidir. bir yerde haksızlık varsa haksızlığı Bilinen gerçektir hukuk, ahlak ve sorumluluk TBMM'nin özelliği olmak içeren meclis ruhuyla hedefleriyle baharın doğurgan yapısını Kurtuluş Savaşı meclisle yapılmış; devrimler meclisle hayata geçirilmiştir. Yıllar içinde yorumlayan bazı psikologlar toplumumuzun ergenlik yaşadığını söylemektedirler. Yani çocuk yaşta, çocuk akıllı ve  çocuksu duygular içinde bir toplum olduğumuzu iddia ediyorlar. Görüşlerini kanıtlamak için de bu kadar şiddetin, husumetin gaddarlığın yanında bilinçsizliğin varlı bir başka türlü yorumlanamaz; bu toplum bir psikanalizden geçmelidir diyorlar. Kanaatimizce bir süreden beri açık bir liman haline kültürümüz dış etkenlerin altında kalmıştır.

Bir de kapitalizmin ilkelliğini yaşıyorsanız, ahlaka ve fulle itibar etmiyorsanız, gelir dağılımındaki korkunçluğu yok etmiyor da öfkeyi geçerli sayıyorsanız ne hoşgörü kalır ve ne de barış. Kinler ve düşmanlıklar gemi azya alır. Esasında batının haçlı ruhunu kaybetmeyenler huzursuz bir Türkiye'nin özlemindedirler. Fitnenin ve fesadın her çeşidini tezgahlamaktadırlar. Yorgun, güçsüz ve güvensiz bir Türkiye'yi var etmek isteyen bu güçler değişik maskele altında Cumhuriyeti küçültücü çalışmalarda bulunmaktadırlar. Ancak dünler için de olduğu gibi bugün de "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini." anlayışı Türk'ün tarihinde daima var olmuş ve karanlık düşünceli insanların karşısına baharın aydınlığını taşıyanlar hep çıkmıştır. Baharlar gibi bir meclis, baharlar gibi bir cumhuriyet ve baharlar gibi bir demokrasi Türkiye'mizin canlan olarak yaşayacaklardır.

Bizim yüreğimize yazdığımız ve aklımıza kazıdığımız bahar, işte bu BAHARDIR.

<