Harbiye (I)
Sürekli büyüyen bir orduda giderek artan subay ihtiyacının karşılanması, aynı zamanda orduyu Avrupa savaş sanatı ve askeri teknolojisi standartlarında yönetebilecek subaylara duyulan ihtiyaç, Harbiye’nin -Harp Okulunun- kurulmasındaki en önemli amacı oluşturur.
Harbiye’nin kuruluşu ve sonrasında yaşadığı dönüşüm, Osmanlı askeri ve toplumsal modernleşmesinin belki de en başarılı ayağıdır. Bu başarının kökeninde,
- Padişah ve bürokrasinin okula yakın ilgi göstermesi,
- Eğitimin başarısı için gerekli harcamalardan kaçınılmaması,
- Okulun öğretim kadrosu ihtiyacını karşılamak için Avrupa’nın değişik başkentlerine öğrenci gönderilmesi,
- Avrupa’nın farklı ülkelerinden askeri eğitici getirilmesi gibi hususlar sayılabilir.
Bununla birlikte yetiştirilecek subay kalitesine ket vuracak hususlar da mevcuttu. Bu demodernizasyon unsurları ise,
- Paşaların ve taşra ileri gelenlerinin çocuklarına ayrıcalıklar tanınması,
- Öğretim kadrosu seçimindeki himayeci sistem,
- Sınavlarda ve derslerde standardizasyon eksikliği,
- Modernleşmeyi içselleştiren pratikler yerine görselliğe önem verilmesi,
- Dini derslerin askeri derslere baskınlığı,
- Yabancı dil eksikliği,
- Okul mezunlarına özellikle ilk zamanlarda orduda güvenilmemesidir.
Padişahların Harbiye’nin varlığını her zaman önemsemeleri, orduda kademeli olarak okullu subayların sayısının artması için gösterilen ısrar, 19.yy.ın ikinci yarısından itibaren Harbiye mezunlarının üst rütbelere ve seraskerlik makamına giderek daha fazla gelmelerini sağladı. Süreç içinde okul içindeki askeri uzmanlaşmanın artması ile dini derslerin baskınlığını askeri derslere bırakması sonucu okul yalnızca askeri alana yoğunlaştı.
Belki de Osmanlı ordu modernleşmesinde modernizasyon unsurlarıyla demodernizasyon unsurlarının en sıkı çatıştığı alan Harbiye’dir. Bu okulun mezun vermesiyle çatışma orduya uzandığından bu çatışma, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde temel köşe taşları olan II. Meşrutiyet’in İlanı, 31 Mart Vakası, Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’ndaki ülke içindeki askeri gerilimlere kaynaklık etmiştir. Osmanlı Devleti’nin engellenemeyen çöküşü sonrası kurulan Modern Türkiye, Harbiye’deki modernizasyon eğilimlerinin başarılı bir sonucudur.
İlk açıldığı yıllarda okulda ders geçme, sınavlar ve okutulacak dersler konusunda yazılı hale gelmiş, standart bir sistem yoktu. O dönemde okul komutanı her neyi uygun görürse onu okumak mecburi idi. Okulun öğrenim süresi ve mezuniyet zamanı da kesin olarak belli değildi. Er kabul edilen öğrenciler öğretim yılı sonunda sınıf geçmiyor veya kalmıyordu. Yetenekli öğrenciler, bir kitabı bitirince ikinci kitaba geçiyorlardı. Öğretimin tamamlanmasında belirleyici olan kitapların bitirilmesiydi. Okulda süvari ve topçu eğitimleri de yapılamıyordu. Derslerden geçme konusunda da hocaların insafına kalan ve öğrencileri huzursuz eden bir keyfiyet vardı. Okulun genel görünümü, temizliği ve imkanları çok iyiydi ama askeri hiyerarşinin en önemli özelliklerinden biri olan sınıf geçme ve terfi belli kriterlere bağlı değildi. İdarecilerin gözüne giren öğrencinin ödüllendirilmesi veya bir üst sınıfa geçirilmesi öğrenciler arasında sorunlara ve çatışmalara sebep oluyordu.
Bu gerilimi azaltmakta Mısır’dan gelen Selim Satı Paşa’nın yayınladığı 1837 Nizamnamesi önemli rol oynadı. Eğitici olmak için aranan nitelikler;
- Müslim ve mümin olmak; mezhep ve mesleği Kuran ve sünnete uygun olmak,
- Yaşı 25’ten az, 45’ten çok olmamak,
- Olayları akıcı bir yazı ve düzgün bir ifadeyle anlatmaya, ortaya çıkan zorlukları örnekler ve kanıtlar göstererek ortadan kaldırmaya muktedir olmak,
- Askerliği sevmek, miskinlik ve tembellikten uzak olmak,
- Huyca iyi, cana yakın olup gösterişten ve erkeğe yakışmayan davranışlardan uzak olmak,
- İffet eksikliğinden, ayıp ve hoş olmayan şeylerden uzak kalıp, bu konuda öğrencilere örnek olmaktı.
Öğrenci olarak alınacaklar için getirilen şartlar ise şöyleydi:
- Müslüman olmak,
- 15 yaşından küçük, 20 yaşından büyük olmamak,
- Çiçek çıkarmış veya aşılanmış olmak,
- Tüm azaları tamam ve sağlıklı olmak,
- Ahlak ve tavır yönünden namussuzlar ve ayak takımından olmamak,
- Dini inanışlarının gereklerini ve şeriat hükümlerini bilmek,
- İbare çıkaracak kadar Farsça ve Arapça bilmek,
- Yanılmayacak ve meramını ifade edebilecek kadar yazmayı bilmek.
Öğrencilerin terfilerine standart getirilmeye çalışılmıştır. Buna göre Harbiye’ye alınan öğrenciler bir yıl sonra onbaşılığa, iki yıl sonra çavuşluğa, üç yıl sonra başçavuşluğa, teğmenliğe ve sancaktarlığa kadar çıkabileceklerdi. Ayrıca,
- Harbiye öğrencileri, piyadeler, süvariler ve seçkinler (mümtazlar) diye üçe ayrılmıştı.
- Hem mümtaz hem de diğer kısımların okuyacağı derslerde askeri derslerin oranı arttırılmıştır.
- Her öğrenciye yazlık veya kışlık olarak verilecek eşya ve giysiler tek tek belirlenmiştir. - Geçmişteki kitap geçme sistemi yerine ders geçme sistemi getirildi.
- Okuldaki öğrencilerin günde ne yapacağı saat saat belirlendi. Buna göre öğrencilerin günde sekiz saati uykuya, üç saat ibadete, dört buçuk saat derse, bir saat ders müzakeresine, iki saat eğitim işlerine, bir saat resim ve benzer işlere, yarım saat koğuş temizliğine, kalan dört saat de yemek ve dinlenmeye ayrılmıştı.
- Okula karakol bölüğü tesis edildi. Daha önce yemek yapma, temizlik, nöbet gibi işleri de yapan öğrenciler, bu işleri gelen bölük askerlerine devrettiler. Böylece ders dışı angaryalardan kurtulup askeri eğitime yoğunlaşabildiler.
- Okulda görevli olan idari ve öğretmen kadroları düzenlendi, eğitildi. Bu kadrolarda görev yapanların sayısı arttırıldı.
Harbiye birlik pozisyonundan okul durumuna geçmişti artık.