HAREM !...
HAREM !...
Cennetle cehennem arasındaki yer: HAREM
Haremde yükselmek o kadar kolay değildi. İleride tahta geçme davasına düşecek şehzadelerin sayısını sınırlandırmak için, padişahın ya da padişah anasının bir işaretiyle istenmeyen bebekler " imha" ediliyordu. Kurbanlar daha çok erkek bebeklerdi.
Harem hakkında iki dogma vardır. Bunlardan birine göre harem, kâbus dolu bir hapishaneydi. Buraya kapatılanlar, sevgileri, sevecenlikleri değil; korku, kin, kıskançlık duyguları baskın genç köle kadınlardı. Yaralı yürekleri aile, yurt özlemiyle doluydu. Haremde en yüksek konuma ulaşabilmek tek ihtiraslarıydı.
Karşı görüşe göreyse, harem kadınlar için bir sığınaktı. Burada üst düzey eğitimden geçiriliyorlar; çok iyi bakılıyorlar; kişilik, statü sahibi oluyorlardı.
Osmanoğulları’nın ataları Osman, Orhan, Murat, Beyazıt, Çelebi Mehmed, II.Murat'ın harem yaşantıları tamamen meçhulken, bunların eşleri ve kızlarının siyasal, toplumsal olaylarda rol aldıkları bilinen bir gerçektir. Özellikle ilk üçünün hareminde köle yoktu. Bizanslı saraylı kadınlarla normal evlilikler yapmışlardı. Mesela Orhan Bey, üçü de Bizans soylusu olan eşlerinin dinini bile değiştirmemişti.
Soylu kadınlarla evlenme geleneği Fatih'ten sonra tarihe karıştı. Bundan böyle padişah eşi olacaklar, henüz çocukken seçiliyor, ailesinden, yurdundan para karşılığı ya da zorla alınarak hareme getiriliyorlardı. Burada uzun ve zorlu bir eğitimle, dinleri ve nihayet isimleri değiştiriliyor, onlara Destizer, Dilniğar, Afitab, Dilaşub, Mihrişah gibi isimler takılıyordu. Bunların ilk hedefi padişahtan hamile kalmak. Çünkü çocuk doğurursa rütbeleri artıyor, eğer şehzade anası olursa yükseliyordu.
Fakat haremde yükselmek o kadar kolay değildi. İleride tahta geçme davasına düşecek şehzadelerin sayısını sınırlandırmak için, padişahın ya da padişah anasının bir işareti üzerine istenmeyen bebekler" imha" ediliyordu. Kız çocukları bu açıdan erkeklere göre şanslıydı; kurbanlar erkek bebeklerdi.
Kız çocuklarına haremde "hanım sultan" deniliyordu. Bunlar padişah iradesiyle evlendiriliyorlardı. Evlenmeleri için "gelinlik çağına" gelmeleri beklenmezdi. Henüz çocukken ve hatta kundak bebekken evleneceği adam tayin olunan hanım sultanlar vardı. Damat beylere gelince; hanedan töresi, padişahın kızlarına saltanat hakkı tanımadığında, damat paşaların, padişahtan " tehlikeli " bir yakınlıkla mevkilerini korumak dışında beklentileri yoktu.
Bu yakınlığın faydalarını görenler kadar, bedelini ağır ödeyenler de vardı. Arada saderete getirenleri olmuşsa da çoğu taşra valiliklerinde cephelerde, denizlerde dolaştırılmıştır.
Sakaoğlu'nun yüzlerce kaynak tarayarak ortaya çıkardığı eser; harem yaşantısı ve kadınları hakkındaki dogmaları ortadan kaldıracak ve bilgi açığını kapatacak kapasitede bir kitap..
Türk'ün ebediyen lideri Atatürk'ün ; Babaannemiz, anneannemiz, anamız, kız kardeşlerimiz daha doğrusu bütün kadınlarımıza insanca yaşama hakkı ve özgürlüğünü de iade ettiğinin farkında olabiliyor muyuz acaba?
İşte bu yüzden ATATÜRK'ün; Aydınlık yolundan dönmeyecek olan Türk ırkı, deha kurucu liderini sonsuza kadar kalbinde yaşatacaktır.
Tanrı Türkü Korusun.
Sevgi ve Saygılarımla.