HASTANE CİVARINDA
Geçen gün bir yakınıma geçmiş olsun demek için uğradım.
Hastane ışıl ışıl, koridorlar aynen ayna. Eğildim, açıkta kalan gömlek düğmemi ilikledim.
Aman Allah’ım; kapılar açıl susam açıl nezaketinde; “aman elini sürme ben kendi kendime açılırım” diyerek insanı hayretler içinde bırakıyor.
“Elini sürme !” ihtarı beni, Bodrum yolcusu görgüsüz ,terbiyesiz bir kadının, yer hostesine karşı yaptığı hakareti hatırlattı.
Kadın hem hakaret ediyor, hem de önceden hesapladığı tepkiye karşı hostes bayana; “ Hop hop ! Sakın elini sürme! Sokak süprüntüsü ! ” diyordu.
Yer hostesi kız, müşteri memnuniyeti noktasında işimi kaybederim korkusuyla fiziksel temastan çekiniyordu.
Bana kalırsa gerçi o kadın şiddetli bir tokatı hak etmişti ne yaparsın kanun engel. Sonuçta olan oluyor; şirret kadın reklamını yapamıyor, diğer yolcular nezdinde tepki görerek bineceği uçağa alınmayarak , rezil oluyordu.
Ayrıca hakkında dava açılıyordu.
Nezaket ,kibarlık,terbiye bambaşka bir şey . Aileden gelir çevrede pekişir. Anam rahmetli ; “hizmet Allah içindir” derdi. Nitekim, hizmet sektörü olan büyük oteller,hastaneler , görünümü ve ifadesi düzgün,terbiyeli eleman çalıştırırlar.
Doğrusu ben de bu hastanenin kendiliğinden açılır kapısına, resepsiyondaki düzgün görünümlü elemanlarına hayran oldum.
Hayran olmadığım tek husus ise parası! Bayağı tuzlu rakamlar…
Dediğim gibi devletin hastane kapıları da otomotik açılıyor , düzgün kılıklı elemanlar alıyor ama henüz özel lüks hastanelerin seviyesinde eğitimi ve özeni gösteremiyor!
Eğitim şart! Disiplin, nezaket,terbiye şart!
Delikanlılarımız,kızlarımız aile terbiyesini,edebini almalı… Gerçi alıyorlar ama sosyal- ekonomik dengesizlik, işsizlik bunların rotasını, kimyasını bozuyor !
Gençlerimiz işsiz ve huzursuz. Kimse bunu ciddiye almıyor !..
***
Laf orada değil; hastaneden çıktım, Bağlarbaşına doğru yürüyorum. Önümde bir ağaç , ağacın arkasında tığ gibi bir genç ile diğeri ununu elemiş eleğini asmış, ellili yaşlarını aşmış serseri kılıklı biri gizli saklı bir alış veriş içindeydi. Yüzlerini göremedim. Hizalarına gelince delikanlının ona otuz lira, adamın da ona birkaç hap verdiğini gördüm.
Delikanlı alacağını alınca ;kılıksız sakal tıraşı uzamış adam onu , “ Hadi bakalım yaylan! Çabuk ! Durma !” gibi sözlerle azarladı. Neyse genç adam alacağını almış olmanın verdiği enerjiyle bir ok gibi fırladı. Bir süre sonra gözden AVM civarında kayboldu.
Satıcı ise belediyenin kaldırıma bıraktığı çöp tenekesi önünde durakladıktan sonra geri döndü, durakladı ,o da gözden kayboldu.
Peki bu olayın hastane civarında gerçekleşmesinin bir anlamı var mıydı ?..