SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

HAVADAN SUDAN KONUŞMALAR..

HAVADAN SUDAN KONUŞMALAR..

Çalışanlarını, hizmet verenlerini, bulundukları makamlarda körelten kurumlar, hiçbir şekilde gelişemez, büyüyemez. Devlet bürokrasisinde günün yarısını esnemekle geçiren memurları masalarına tutsak eden bu zihniyet hala aşılamamıştır. Gereksiz işlerde kullanıldıkları için yeteneklerini ispat edemeyen görevliler, az çalışmaktan pas tutmuş hale dönüşürler.

Fakat özel kuruluşlarda, şirketlerde bunun aksi yaşanır. İnsan kaynakları statüsüne göre üretmekten verim almak ilk koşuldur. Üst kademe yöneticilerinin sadece bir hedefi vardır:

“Kurumlar yaşatılmalı ki, insanlar çalışabilsin.”

Avrupa’lı işe adam alırken memur adayı ile onun işvereni olacak kimse arasındaki uyuma önem verir. Personelin mizacı ile üst yöneticinin dengeleri testten geçirilir. İşyerlerinin iklim ortamı ölçülür.

Bir iş yerinin yetenekli satış temsilcilerini bulması şans işi midir?

İleri düzeydeki işyerleri, elemanlarını gazete ilanlarıyla araştırır. Açıkladığı kurallara uygun olanlarını seçer. Yaratıcı güce sahip elemanlar savaş alanında yiğitlik gösteren askerler gibidirler.

Bu ilkeler göz önünde bulundurularak çalıştırılan satış danışmanlarını teşvik ödülleriyle değerlendiren işyerleri kazançlı çıkarlar. Kar getirileri esasına dayanan prim sistemleriyle, “üstün başarılı” personellere sahip olunabilir.

Yukarıda sözünü ettiğimiz türden kaç işyeri sayabiliriz? Kâr merkezleri şirketlerde buna ne derece riayet edildiğine dair bir yoklama yapılmadıkça durum netleşmez. Şirket yöneticileri, çalışanlarının ağzına bir parmak bal sürmesini iyi becerirler. Bizim ülkemizde bir işyerinin değişmeyen kuralı şöyle işletilir:

“Yağız at, koşmakla yemini artırır..”

İşyeri yöneticisinin gözünde yetenekli bir çalışan iseniz şirketin günün birinde buharlaşabileceğini de hesaplayınız. Büyük şirketler ve kamu kuruluşları, sonsuza denk kalıcı olmayabilirler. Sayılarını sayarken bile aklımızı karıştıran nice mücevheratçı, halıcı, mobilyacı, giyim mağazaları kepenk indirdiler. Cazip vitrinleriyle alıcıları büyüleyen bu işyerleri kapanacaklarını davul zurnayla ilan etmeden piyasadan kayboluyorlar. Başarılı bir elemansanız, her an kendinizi, buharlaşan bir işyerinin orta yerinde bulabilirsiniz.

Görüyoruz ki, kırk yıllık şeker fabrikaları, peşpeşe satışa sunuluyor.

Siz, işyerinizde ağzınızla balık tutan bir yeteneğin sahibi iseniz, karşınızdaki bu tablolara bakarak ömrünüzü bir sonraki yılın prim getirisine veya ödülüne bağlamayın. Bu arada uyarmayı gerekli görüyorum:

“Büyük alış veriş mağazaları ve süper marketlerle kentleri doldurduk. Müşterileri kredi kartlarıyla satışlara özendirdik. Mahalle kültürünün kadim bekçileri bakkallara yüz vermez olduk. İthal ürünleriyle satış rekorları kıran bu süper marketler, şimdi kazanç durgunluğundan can çekişiyorlar. Bunların pek çoğunun birer birer kapandıklarını duyuyoruz. Ekonomiler kırılganlık yaşadıkça, bunun etkisi dükkan kepenklerine yansır.

Ülkemiz aşırı tüketime kapılmış gitmektedir. Kimse ayağını yorganına göre uzatmıyor.

Kapısına kilit vurulan her işyerinin yanı başında yeni ticaret merkezinin kurulabileceğini de umutlardan eksik etmeyelim. Ama, bunu kimler için söylüyoruz? Şöyle ki:

“Yağız at koşmakla yemini artırır” diye, kendilerini başarıya odaklamış bulunan yetenekli elemanlar sıkı dursunlar. Umut tükenmez. Bir kapı kapanır, bir kapı açılır. Buna bir de atasözü ilave edelim:

“Denizdeki balığın pazarlığı olmaz..”

<