HAYATIMIZADAKİ ZİKZAKLAR
Geçmişe dönüp şöyle bir düşünecek olursak, hepimizin hayatında irili ufaklı zikzaklar hep vardır.
Kaybedince üzülüp, bulunca sevinmiyor muyuz?
Her kayıpta, yıkıla yıkıla yüksünmeyi öğretmiyor mu bu hayat?
Her zaman olduğu gibi, doğanın bir bildiği var mutlaka. Sonuç odaklı doğa, işini daha iyi biliyor.
Hayatı biz duygularımızla yaşarız. Kızarız, küseriz, söveriz, hatta nefret bile ederiz. Heyecanlanır, telaşlanır, seviniriz, coşarız, ama bu hayat hep büyük zikzakları sever. Duygularımız, hep bizim tarafımızdan kullanılmak ister. Kullanılmaz ise kurur ve paslanır. Gözlerimize öyle bir perde iner ki herkesin gözlerini kamaştıran güzellikleri göremez ve hayata olan bağlılığımızı kaybederiz.
Bazen zihnimizde bir düşünce belirir ve bizi rahatsız etmeye başlar. O aklımıza gelen düşünceyi düşünmek bile rahatsız eder bizi. Biz ondan kurtulmaya çalıştıkça o, zihnimizde daha çok yer edinir.
Maalesef bir çok insan fırtınalı düşüncelerden yana dertlidir. Kendisine rahatsızlık veren düşüncelerden kurtulamadığı için hayatının tüm düzeni bozulan insanlar vardır.
Bazen kafamız karışabilir. Düşünmek, aynı zamanda o şeyi yapmayı istemek anlamına gelebilir.
Ama özellikle bu düşüncelerden birine takıntımız ya eğer çok olursa diye kaygılanmaya başlarız. O düşünceyi eğer sen kontrol etmezsen gerçekleşecek gibi olur.
İnsan, rahatsız oldukları şeylerden uzak durmalıdır. Ama kaçtıkça kaçtığın şeyi daha değerli hale sokarsın. Aklıma gelen en rahatsız edici düşünceyi daha ileri aşamaya götürecek, en kötü ne olabilir diye kendine sorar, kendini o düşüncenin ileri versiyonları ile yüzleştirirsen ilk başta daha rahatsız hissetsen de sonrasında iyi hissetmen mümkün olabilir.
Bazen bu düşünceler, geleceğe dair olumsuz ihtimalleri içinde barındırır. “Ya şöyle, ya böyle olursa?” diye, kendini yer, bitirirsin. Ama genelde korktuğun şeylerin hiçbirini yaşamazsın.
Takıntılı düşüncelerden şikayet eden insanların büyük bir kısmı için, her şey kontrol altında olmalı, hata yapılmamalı ve kişi kimseyi kırmamalıdır. Aklına hiç garip düşünceler getirmemeli. Ama bu katı kurallar doğal olarak, bozulunca kişi panik yapıp, zihnin tüm alarm sistemini çalıştırır.
Ben, büyük bir hata yapıyorum, ancak zihnin garip bir sistemi vardır, bir şeyi ne kadar düşünmemeye çalışırsan, o kadar saplantı haline getirirsin.
Aslında düşüncelerin neredeyse tamamı boştur. Bir gün içinde insanın zihninden binlerce düşünce geçer ve bunların çoğunun hiçbir anlamı yoktur.
Düşünceler bizi rahatsız ettiğinde, normalde hep yaptığımız işleri bırakarak saatlerce düşüncelerle uğraşmak yerine, rutinimizi bozmamalıyız.
Kendi işimizi yaparken, onlar arkada daimi olarak ses yapan, gürültü çıkartan, komşular gibi olacak. Dikkatini komşulara verdiğin zaman ise, sadece onları görürsün, ama kendini yapman gerekenlere verirsen, yavaş yavaş gürültü çıkaran komşuların seslerinin azaldığını fark edersin.
Bu bir kondisyon meselesi olup, ilk başta bunu yapmak zor gelse de, vazgeçmezsen yavaş yavaş başarı elde edildiğini göreceksin.
Bugün sonuna kadar inandıklarının doğru değil aslında. Kendine iyi davran. Her yeni gün bir başlangıç, her bitiş yeni başlangıçların habercisidir.
Evreler, dönemler dizisi, insan yaşamı son buluncaya kadar geçen ömür denilen zaman varlığın yer yüzündeki bölümüdür.
Zamanı iyi kullanmak, iyi yaşamaya bağlıdır. Değişik koşullara bağlı olan bu durumun insanın varlığını ve yaşantısını etkilemesi doğaldır. Karşılaşılan olumlu ve olumsuz durumlar, yaşamın doğallığından kaynaklanır. Ama insanın kendi elinde olup, kendi tutum ve davranışlarının sonucudur.
İnsan her şeyi değil, bir çok şeyi kotarabilecek bir yapı. Kendini kurallarla sınırlayıp, bağlayarak, sakıncaları önleyip, toplumsal barışı sağlama yeteneği ve gücü olup, bu olanakla kendi aydınlığını, erincini sağlamak elindedir.
Terbiye, bilgi, görgü, eğitim ve alışkanlıklarla yaşamını renklendirmek yetisine sahiptir. Bilimin sağladığı düşünce gücü, görüş ve anlayış yetisi sakıncalardan, aykırılıklardan uzak durmasını, yararlı ile zararlıyı ayırmasını sağlayarak ortamını ışıklı tutabilir.
Elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince karşılayıp gidermeye çalıştığımız yaşam sorunları, yüzümüzün çizgilerini, saçımızın rengini, bedelimizin duruşunu değiştirebiliyor.
Yettiğimiz ve yetişebildiğimiz ölçüde gidermeye çalıştığımız olumsuzlukları göğüsleyerek yaşam sürecini tamamlıyoruz. Başarılar ve başarısızlıklar yaşamımızın doğal dalgalarıdır.
Karşılaştığımız ve neden olduğumuz zikzakları yinelemeden, defalarca yaşamadan, mutluluğun en iyi durum olduğunu bilerek zamanı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Zaman eskimez, eskitir. En iyi zaman bugündür. Dünü unutmalı ve bugünü yaşamalıyız.
DÜNYA BU
Dünya bu, yüzüne çok gülerler, yüzde yüzü yalandır.
Menfaat kaygusudur, hepsi filan-falandır.
Alemin göz diktiği, cebinde son kalandır.
Cebin delikse eğer, vermezler bir yudum su.
Aldırma adam sen de… Hepsi geçer Dünya bu!
-.-
Herkes ısınır sana. mangalın dolu korken;
Hısım akraba çoktur. kazanın kaynıyorken,
Dostların yüzü güler. maymunun oynuyorken.
Hakiki dost ararsan ne o, ne bu, ne de şu.
Aldırma adam sen de... Hepsi geçer, dünya bu!
-.-
Düşenin dostu olmaz: Bir yol düş de görürsün,
O zaman sen dostları ancak düşte görürsün.
Tatlı hülyanın sonu budur işte, görürsün:
Hiç birinin aslı yok, her şey fani... Bakî hû.
Aldırma adam sen de... Hepsi geçer dünya bu!
-.-
Gölü deniz zannettik, ince bir suyu Tuna,
Kardeş, arkadaş diye çok kandık şuna buna;
Meğer güzel yılları harcamışız boşuna.
Yazık ki, giden gençlik gelmez geriye tuuu.
Aldırma adam sen de... Hepsi geçer dünya bu!
-.-
Bak, bugün her tarafta esen rüzgâr sam oldu,
Her yer tutuştu yandı; neşeler hep gam oldu,
Medenî Avrupalı değişti, yamyam oldu,
Deme: “Bu ne sakat iş? Ne çılgınlık bu yahu?”
Aldırma adam sen de... Hepsi geçer dünya bu!
[ HYPERLINK "javascript:winopen('http://www.siirparki.com/hnusret_zorlutuna.html','left=100,top=0,height=700,width=1150,scrollbars=yes,resizable=yes');" Halide Nusret Zorlutuna ( 1901 - 1984 ) 1983'te yazarların annesi ilan edilmiştir.]
HAFTANIN SÖZÜ
“Hayatımıza egemen olan duygunun hangisi olduğunu bulabilmek, hakikate ermek kadar önemlidir.”
DÜN, BUGÜN, YARIN
Şöyle bir bakıyorsunuz, geçen zaman çok değişmiş, eskilerin yerinde yeller esiyor, sonra bir bakıyorsunuz değişen bir şey yok. Eski hamam, eski tas. Tellaklar değişse bile, gözle görülen her şey hemen hemen değişiyorsa da insanların huyları, alışkanlıkları kolay kolay değişmiyor.
İSMET İNÖNÜ - 24.09.1884
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dava arkadaşı, 2. Cumhurbaşkanımız merhum İsmet İNÖNÜ’yü doğum yıldönümünde rahmet ve saygı ile anarız.
PREVEZE ZAFERİ’NİN YILDÖNÜMÜ’NÜ KUTLARIZ
28.09.1538 tarihinde Barbaros Hayreddin Paşa’nın kazandığı PREVEZE DENİZ MUHAREBESİ ZAFERİ’nin 483. Yıldönümü’nü kutlarız.
Sağlıcakla kalın.