HAYIRLI İNSAN OLMAK
İnsana gerçek değeri kazandıran, ilim, fikir ve kültüre hizmet etmek de, tüm hayatı kuşatan ve renklendiren en kıymetli ibadetlerdendir.
Hayatı en güzel örnekleri ile dolu olan sevgili Peygamberimiz, insan yetiştirmeyi ilme ve insanlığa hizmet etmeyi, sevabı hiç kesilmeyen mükâfatlar olarak nitelendirmiştir.
İnsanların Dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen dinimiz, bu gayenin gerçekleştirilmesi için çalışmayı temel prensip olarak getirmiştir. Gayret etmeden başarıya ulaşmanın mümkün olamayacağını ilan eden Kuran-ı Kerim, temel ibadetlerin yanında çalışmayı da ibadet kapsamında ele alarak, hayırlı işler yapmanın önemini vurgulamıştır. Böylece insanın Allah'a kulluğu tek bir temel belirli zaman ve mekân ile sınırlandırmamış, adaletin Allah ile insan arasında hiç kesilmeyen bir bağ ve hayatın her anını kuşatan davranışlar bütünü olduğu belirtilmiştir.
Bir insan görünüşte çok büyük hayır ve fedakârlık gibi görünen bazı işler yapabilir. Ancak, yaptığı yardımların bir miktarı o işin salih bir amel olduğunun göstergesi değildir.
Çünkü insanlar bu tür yardımları toplumda iyi bilinmek, insanlara gösteriş yapmak veya iş hayatında güven kazanmak için de gerçekleştirebilir.
Bir işin "salih amel" olması için yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yapılmış olması gerekir.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki yaşadığımız salgın sadece bir virüsten ibaret değil. Bir yıldır aralıklarla evlere kapanmanın hem ekonomik, hem de psikolojik etkileri var. Şimdi daha kötüsünden korunabilmek için 17 gün daha kapanmak zorundayız.
Elbette dertlere ve belalara sabretmek kadercilik değildir. Zira hayır ve şer Allah'tandır.
Gönül rızası göstermek, yanlışa doğru demek, sorunlara seyirci kalmak anlamına gelmez. Herkes Dünya'yı iyileştirmek için elinden geleni yapmalıdır. Örneğin hastalığında tedavi yollarını aramak, bu çabayı gösterirken hastalığı hayatın doğal parçası görmesi ve öfke duymaması ise gönül rızasıdır. Elbette bunları söylemek kolay, yapmak ise zordur.
İslam kültüründe iç-dış dengesini bulanlar "kamil" insan olarak tanınırlar. Hz. Peygamber çektiği nice dertlere rağmen tebessümünü, umudunu asla kaybetmeyen, en mükemmel örnek olarak kabul edilmiştir.
İslam kelimesinin kök anlamı “barış”tır zaten. Kendimiz ile, çevremiz ile, Dünya ile ve tüm kainat ile barış. Bu itibarla İslam barışık insandır.
GÜNÜN HADİSİ
Hiç şüphe yok ki doğruluk, iyiliği götürür. İyilik de Cennet'e götürür.
Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında “doğru sözlü” diye yazılır.
Hz ÖMER'İN ADALETİ
Hz. Ömer halkın talebi üzerine cami yapmak için bir yer bulur. Ancak yerin sahibi inancı olmayan vatandaş Hz. Ömer'i öldürmeye karar verir ve yolunu keser. Hz. Ömer'in yanındakiler elindeki baltayı alarak adamı yakalarlar. Hz. Ömer “Bırakın” der ve kendisi ile konuşmak istediğini söyler. “Senin arsana bir cami inşa edeceğiz. Sana üç teklifim var. Birincisi bu evden daha iyisini sana yapalım. İkincisi kaç para istiyorsan bu evin bedelini ödeyip istimlâk edelim. Üçüncüsü bu evi kamuya bağışlayacaksın. Başka alternatifin yok." der. Adam Hz. Ömer'in bu adaletini duyunca evini bağışlar ve kelime-i şahadet getirip Müslüman olur. Bu nedenledir ki Hz. Ömer adil ve doğru karar verdiğinden dolayı kendisine “Faruk” lakabı verilmiştir.
GÜNÜN AYETİ
“İman edip salih amellerde bulunanlar ve 'Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar', işte bunlar da Cennet’in halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır.” [Hud Suresi, 23. Ayet]
ASRIN GÜZEL SÖZÜ
“Hastanın yanında sağlıktan, dertlinin yanında mutluluktan, yetimin yanında ana-baba’dan, fakirin yanında zenginlikten bahsetme.” [Hz. Ali]
Sağlıcakla kalın.