CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

HAYRET HANIM

Sizler onu ne ismen  ne de cismen  tanırsınız . Onu sadece ben tanırım. 

Ne uzun ne kısa orta boylu; ne zayıf , ne kilolu ; soluk benizli  başörtülü genç bir kızdır. 

Gerçek adını bilmem. Sormadım da .  Onu tarif edecek daha  uygun olarak    Hayret  koydum adını. 

Bundan da kendisi dahil kimsenin  haberi yok. 

Biri  bir şeye şaşırıp “ hayret !" dese   hemen bu  kızı işaret ederim.   

Kızcağız   bir markette çalışıyor. Eli yüzü düzgün ama eli biraz ağırdır  .Olsun , temiz  yürekli, sakin, dikkatli,  çalışkan biridir. Ciddidir. Diğer genç kızlar gibi  olura olmaza  gülmez, , kıkırdamaz.

Ben onu her gün  dünyaya hayret ederken görürüm.

O  sabah sekiz, akşam beş arası ,  marketin mavi  üniforması içinde   bir kasada, bir paspasta , bir  rafları düzeltmekle meşgul olur.

Samimi bir arkadaşı yoktur.  Sigara içmez. Dedikodu yapmaz.

Her yere, herkese, her nesneye, kasadaki rakamlara, sotaya çekilip gizli gizli sigara içen kızlara, oğlanlara bakıp kıkırdayan kızlara,   dışarı çıkıca havaya, suya, yağmura, güneşe, buluta, akşam çökünce  geceye   hayret ile bakar.

Ben ise alacağım bir şey olmasa  dahi  hayretler içinde yaşayan  bu kızcağızı tekrar görmek için giderim.  Selamımı almayacağımı bilsem de selam  veririm . 

Herkes bu dünyaya bir sıfatla gelir, bu hanımefendi de  bu dünyaya hayret etmek için gelmiştir. 

Hayret hanımın  kaşları  daima  yukarı kalkık gözleri açıktır. Kirpiklerini dahi kırpmaz. 

Hayret; yağmur nasıl yağar? Şimşek nasıl çakar? Ağaçlar nasıl çiçek açar?  

Hayret Hanım sabah kalkınca elini yüzünü yıkadıktan sonra aynanın karşısına geçer,  yüzünü ,saçını tarar. Eşarpını   başına geçirir, kaşlarını bir miktar  yukarıya doğru çekiştirdikten   sonra  bir bardak çay, bir-iki dilim ekmek, bir kaç  zeytin, bir parça peynirden ibaret  kahvaltısını yapar.

Evine hayli uzak olan semtimize dolmuş ile gelir.

Markette   yerleri siler süpürür ,  paspas eder. Camları siler. 

Yapacak işi kalmadığı zaman da  süpürgenin sapına  çenesini dayar yere , dikkatle bir yere bakar. Dalar gider. Kendini  ara sıra telli duvaklı gelinlik içinde hayal eder. Başını göğsüne yaslayarak güven içinde gözlerini kapatacağı  bir delikanlının hayalini görür. Müstakbel hayal arkadaşının  yüzü bir belirir , bir   kaybolur. 

Hayalleri üst üste çakıştığında  silkelenip  işine devam eder.

Gün yirmi dört saattir; Hayret Hanım’ın  sözleri yazar kasasındaki rakamlardan ibarettir. 

Ben adıyla böylesine müsemma olan başka birini görmedim. 

Hayret Hanım   günün hayhuyu içinde unutulmuş insanlardan biridir.

Yüzde yüz eminim yüreği saf su derecesinde temizdir. Bir tek kötü huyu her  şeye, herkese hayret  etmesidir. Bunun   kimseye zararı  yoktur .    Zararı kendinedir. Akşama yorgun düşer. Gözleri yorulur.

Hayret Hanım sadece    evinde yastığına baş koyduğunda   gözleri kapanır.

Sorarsanız; hayret  etmek gerekli midir?  Bence gereklidir. Haddi aşmamak şartıyla gereklidir. Mevsimler döner durur;  yaz olur,  kış olur. Çiçekler açar, yapraklar sararır... Hayret olmasaydı, hayatın sırrı nedir sorusunun  peşine düşer miydik ? 

Hayret  etmek sağlıklı bir şeydir. Sırrın başlangıcıdır. Hayret , hayatın ta kendisidir...

 

<