Her değer izafidir
Hayat bir değer, ama tek tek hayatlar izafidir. Mutlak olan hayatiyettir. Tek tek hayatların başlama ve bitme noktaları var. Hayatiyet bir nehir. Kimi varlıklar, var edilenler belli bir noktada hayatiyet nehrine girer ve belli bir noktada da o nehirden çıkıp giderler. Dolayısıyla hayat sahibi olan her var olanın hayatı bile izafidir, görecelidir. Ama hayatiyet devam eder gider. Hayatiyet nehri akmaya devam eder. Ne zamana kadar? Güneş ve ay da belli bir yörüngede akıp gittiğine göre bir menzil var demektir.
En önemli değer olan hayat, canlılık bile izafi ise başka değerler elbette daha da göreceli, izafi ve varsayımsaldır.
Dünya makamları, servet, gençlik, zaman, güzellik, yiğitlik, güç, saygınlık, itibar, arzuları karşılayan eş, zevc-zevce, evlat, oğlan-kız hepsi izafi. Hem öylesine izafi ki Allah onu bazan az-bazan çok verir, bazan alır-bazan verir. İlahi vahiyde öyle ifade ediliyor. Biz insanları sınarız deniliyor.
Xxxx
Hayatiyet nehrine girdiğinde bir var edilen, türlü hallerle karşılaşır ve o türlü haller karşısında türlü tavırlar gösterir. Mala, makama, hoşuna giden her verilene mutlu olur, elinden çıkan için de müessir olur, hüzünlenir, ağlar, göz yaşı döker. Ama verilen ve alınan değişse de hayatiyet devam eder.
Etrafına her bakan görür. Ne kadar çok akraba, hısım, arkadaş, dost, tanıdık, bildik, düşman, tanımadık bir çok insan her gün biri hayatiyet nehrinden çıkıp gitmişken hiç bir şey değişmez evrende. Demek her birinin varlığı izafi idi. Mutlak bir değer değildi.
Peki insanı ağlatan, üzen, sıkıntılar, başarısızlıklar, yetersizlikler, istenmezlikler, itibarsızlıklar, hakaretler, kullanılmalar, itilip-kakılmalar, insanı beden ve ruh hastalıklarına gark eden terslikler neydi? Onlar da izafi idi. İlgili kişi için, belli bir mekeanda, belli bir zamanda gerçektiler. Ama mutlakiyette gerçek değillerdi.
Xxxx
İş arayan bir eleman bildiği tanıdığı herkese işsiz olduğunu, cebinde hiç parası kalmadığını, aylardır evinin kirasını ödeyemediğini söyleyerek kendisine bir iş bulunmasını ister. Kendisini ifade ettiği herkesin de birinci işi, kendisine iş bulmak olsun ister. Çünki çalışıp, nafakasını kazanması için bir iş bulmak onun için mutlak değerdir. Ama kime söylediyse onların her birinin birinci değeri kendine aittir ve o kişiye iş bulmak asla onlar için bir hakikat değildir. Bu yüzden ‘El elin eşeğini şarkı çığırarak arar’.
İş arayan birisi için gazetelerin eleman arayanlar sütunu çok değerlidir. Ama kendi işinin sahibi için böyle bir sayfanın olup-olmadığı bile bilinesi değildir.
Para vekeağıtlarla oynayan birisi için gazetelerin en önemli sayfaları iktisadi haberlerdir. Economy sayfaları onun için öenmli bir değerdir ama sanat sayfasının olup-olmadığı onu hiç ilgilendirmez.
Xxxx
Her değer izafidir, ilgilenen için vardır, ilgilenmeyen için yoktur, yok hükmündedir.
Hayatta en kutsal değer dindir diyebilirsiniz. Bir dine mensup olan için din önemli bir değerdir. Dinle ilgilenmeyen birisi için din bir değer değildir. Din bile izafidir. İnanan ve mensup olan için değerdir ama inanmayan için bir değer değildir.
Bayrak,vatan, milli marş değerlerdendir ama belli coğrafyada, belli siyasi sınırlarda, aynı dili konuşup, aynı bayrağı kutsal bilenlerin marşları kendilerine göre kutsaldır. Ama başkaları için bir değer ifade etmez.
Xxxx
Eshab ı kehf mağara arkadaşları Yahudilerin baskılarından Allah’a sığındıklarında yanlarında bir köpekleri, kıtmirleri, ceplerinde de paraları vardı. Bir mağaraya yönlendirildiler ve orada 309 yıl uyuya kaldılar. Uyandıklarında İsevi’lik iktidar olmuştu ve onlara baskı yapacak güçler artık yoktu. O güç de zamanla ve mekeanla ilişkiliydi ve izafiydi.
Uyanıp da fırına gittiklerinde ekmek almak için verdikleri para fırıncıyı hayrete düşürdü. Çünki o paranın değeri de izafi idi ve artık bir değer değildi.
Xxxx
Üzüldüğümüz her şey izafidir, mutlak değildir. ‘Tebdili mekeanda ferahlık vardır’ hikmeti bizi esir alan hüzünden kurtulmanın yolunu gösterirken, o duyguların da izafi olduğunu ifade eder.