CEVDET TÜTÜNCÜ

CEVDET TÜTÜNCÜ

HEYECAN, ÇALIŞMA, KEŞİF

Sevgili dostlar, kendinizin bir an şöyle bir durumda olduğunuzu düşünün; öyle bir konumdasınız ki bütün kainat avucunuzun içinde ve siz bütün galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin hepsini aynı anda gözlemlemek imkanına sahipsiniz..

 Mesafelerin milyarlarca ışık yılıyla hesap edildiği bu ortamda üzerinde yaşadığımız Dünya’mızı bulun!

Önce Samanyolu Galaksisini bulmanız gerekecek. Yalnızca bu galaksiyi oluşturan neredeyse sonsuz sayıdaki yıldızların arasından Güneş Sistemini ve ardından Dünya’yı bulacaksınız.

Vee onun üzerinde yaşayan biz canlıları…

 Atomik Kuvvet Mikroskobu ( AFM : Atomik boyutta görüntüler elde etmekte kullanılan mikroskop ) ile ancak mümkün olabilir.

Zamanın ister istemez ışık yılı olarak yorumlandığı bu dehşetengiz ortamda insan oğlunun ömrü ?.

70 – 80 yıl..

Ne hissettiniz?

Bize bakarak, kendi yaşam süreleri sadece yarım saat ile 24 saat arasında olan yeryüzünün en kısa ömürlü canlıları Mayıs Sineklerinin hissettiklerini mi ?.

Yoksa bu yaşam sürelerine sahip canlıları üzerinde barındıran Yer Küre’nin 4.5 milyar yıllık yaşam süresinin ne anlam ifade ettiğini mi ?.

Zaman boyutunun yanında fiziksel boyutuyla da  bize göre korkunç ölçeklere sahip bir ortamın gizlerini araştırmak konusunda insan oğlunun çabaları yabana atılır gibi değil.

 Bu çabalarla şimdilik yalnızca Mars’a kadar hayli detaylı sayılabilecek araştırmalar yapılabildi.

Ancak bu araştırmaların 1972 yılında Pioneer 10, 1973 yılında Pioneer 11 ve 1977 yılında Voyager 1 ve Voyager 2 uzay araçlarının Dünya dışı yolculuklarına gönderilmeleri ne denli gayretli olduğumuz konusunda bize fikir verebilir.

Hatta şunu belirtelim, halen yollarına devam eden ve bizden milyarlarca kilometre uzakta bulunan Voyager 2’nin bilgisayarında meydana gelen bir arıza 2010 yılında Dünya’dan gönderilen sinyallerle güncellenerek onarıldı.

1997 yılında Mars’a gönderilen Pathfinder (Kaşif, keşfeden, öncü) daha önemli görevler üstlenmesine rağmen Pioneer ve Voyager uzay araçları şu anda Güneş Sisteminin dışında yolculuklarına devam ederek çok ilginç bilgiler edinmemizi sağlamaktalar.

Değerli okurlar Dünya’mızın düz olduğundan tutun da, öküzün boynuzları üzerinde durduğunun iddia edildiği dönemlerden bu günlere gelişimizi Galileo Galilei (1564 – 1642) gibi gökbilimcilerin, çevrelerindeki bilgisiz insanların ortaya koyduğu ölüm tehdidine rağmen yine de buluş ve iddialarını ısrarla ortaya koymalarına borçluyuz.

Daha doğrusu ilim yolunda çalışmaların cesaretle devam etmesine borçluyuz.

Artık bu yolda ufukların açılabildiğini fark eden insanoğlu kim bilir bizlerden kaç yıl veya asır sonra belki de ışık hızıyla seyahati bile gerçekleştirip evrenin sırlarını keşfederek gün yüzüne çıkmasını sağlayacak.

Bu düşünce, bu azim ve bu çalışmayla neden olmasın ?.

Esen kalın.     

 

<