"Hibe" mi, "faiz" mi?
2021’in son yazısını sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyorum...
Elbette ülke olarak “berbat” bir yıl geçirdiğimizi biliyorum...
Ekonomik sıkıntılar, siyasi atmosferin fırtınası, tüm halkımızı hem daralttı, hem de fena halde üzdü...
Olsun...
“Her yeni yıl, yeni bir başlangıçtır” denir...
İnşallah öyle olur...
Göstergeler inşallah yanılır...
Umutsuz da olsam...
Yeni yılınızı tebrik ederek, yazıma başlıyorum...
***
Dinimize göre “faiz”in haram olduğu kesin mi, kesin!..
Bu konu tartışma götürü mü?
Götürmez!..
Faiz almak da, faiz vermek de haram mı, haram?
Bu konu da “din” gibi, kişinin bakış açısına bırakılmış mıdır, evet!
Eğer, kendini din alimi, yüksek din bilgisine sahip görüyorsa bir insan, yani beşer, elbette düşüncelerini açıklayabilir...
Herkes gibi...
Ömrünün önemli bir bölümünü “fıkıh”a vakfettiği söylenen 87 yaşındaki bir beşerin, sırf destek sağlamak için “fetva” verebileceğini düşünebilir misiniz?
Düşünmem, düşünmek de istemem, ama...
İslami düşünceleri ağır basan grupların aksine “faiz” konusunda yine bir çıkış yolu buldu!
Tanıdınız mı bu profesörü...
Eminim, ama ben bir kez daha size ismini vereyim...
İlahiyatçı Prof. Dr. Hayrettin Karaman...
Hükümetimizin “fetva”cı başı gibi...
Dara düşüldüğünde “fetva”sını veriyor...
Hem de ne “fetva”?..
***
Bir kısım çevrelerin her konuya mutlaka “kılıf” bulma konusunda uzman olduğunu düşündüğü İlahiyatçı Profesör Hayrettin Karaman, bakın son “dövize endeksli faiz” hesapları hakkında ne “fetva” vermiş:
“Bazı hocalar, devletin ödemesinin faiz olduğu kanaatindeler. Ben bu kanaatte değilim, ‘devletin ödemesi hibedir’ diyorum.”
Değerli (!) hocamız acaba, “hibe”nin manasını biliyor mu?
Eminim biliyordur, ama ne desin?..
Yine İslam Ansiklopedisi’nde yer alan bir yazıdan, bu iktidar döneminde 7 yıl diyanet işleri başkanlığı yaptıktan sonra "istifa" ederek görevini bırakan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun “hibe” konusundaki görüşünü aktarıyorum:
“Sözlükte ‘karşılıksız vermek, bağışlamak’ anlamına gelen hibe hukuk dilinde, özel borç ilişkileri grubunda yer alan ve bir malın karşılıksız olarak başkasına temlikini ifade eden akdin adıdır. Arapça’da hediyye, sadaka, atıyye, nihle, Türkçe’de bağış ve teberru gibi kelimeler hibe ile eş anlamlı olarak kullanılsa da teberruun daha geniş, sadaka ve hediyenin daha dar kapsamlı ve kısmen farklı amaç taşıdığı, bu sebeple hibenin daha teknik ve hukukî bir terim olduğu söylenebilir.”
Özetle Bardakoğlu, “Bir malın karşılıksız temlikini konu alan akid”dir, “hibe” diyor...
Ne diyeceğiz bu durumda?
Yani, devlet, “faizini al üstünü ben vereyim” diyor...
Yani, belli bir iş ya da eylemden sonra “vereyim” diyor...
Yani, karşılıksız vermiyor, devlet!..
Devlet “hediye” veremez mi?
Elbette verir...
Kime verir?
Muhtaç olana, “yaşamını idare etsin” diye...
Yani karşılıksız olarak...
Faizle parasına para katana “hibe” verebilir mi?
Faizi destekleyici bir eyleme girebilir mi?
“Hibe” olarak bakacaksak, hayır!
Neden?
“Faizi, desteklemek, dinimizce doğru mu?” sorusu akla gelmez mi?
Ben oldum olası, “kılıf” bulmaya karşıyım...
Yani, gerçek neyse o söylenmeli...
Evirip, çevirip, katılım bankacılığı gibi “kılıf” bulmaya çalışmamalıyız!
Kul ile Allah arasına girmemeliyiz...
Ne demişler, “Her koyun kendi bacağından asılır” diye...
Kimin “cennet”lik, kimin “cehennemlik” olduğu ifade edilse bile, buna ancak ve ancak, Allah (cc) karar verecektir!
Unutmayalım!
***
Gelelim, benim düşünceme...
Bu zat, derhal Diyanet İşleri Başkanlığı’na atanmalı...
Neden mi?
Hariçten “gazel” okunmasın diye...