Hikâyeci
Peki bunlar yüz yüze anlatılan hikayelerin neler başarabildiğini mi tarif ediyor bize yoksa yazılı aktarılan hikayelerde ya da filmlerde de aynı güce erişebilir miyiz?” diye sordu genç kadın. Uzun sarı saçları ve dünyanın bilgisini emmeye hazır merakla bakan gözleri vardı.
Hikayeci durdu, yavaşça başını salladı ve gözlerini kapattı, her hikayeden sonra yaptığı gibi; sorunun yerine yerleşmesini bekliyordu. “İlginç bir soru” dedi sonra. Ve çembere dönüp: “Sizce?” diye sordu. Biraz önce onun anlattığı hikayede, onun tarafından yaratılan büyülü dünyanın içinde erimenin hazzını yaşamıştık. Hikayecimizin önüne koyabileceğimiz çok az şey vardı ama yine de düşündük. Hikayeler her yerdeydi hatta günümüzde hepimize bir tuş uzaklıktaydılar. Her an birine kapılıp gidebiliyorduk.
Bazen bir fotoğraf bile dünyamıza bir kapı açıp hiç tahmin etmediğimiz yerlere götürebiliyordu bizi ve umulmadık şekilde daha önce deneyimlemediklerimizi yaşamamıza vesile olabiliyordu ya da o an ihtiyacımız olanı. Oldum olası kelimelerle daha iyi anlaşan biri olarak okumanın keyfini azımsayamazdım. Hem bir film izlerken nerede, hangi zamanda olduğunu unutmayan var mıydı aramızda? Sözle birlikte başlayan hikayeler zaman içinde bulduğu her alana sızıp kendini aktarmanın çeşitli yollarını keşfetmişti. “Galiba...” dedim içimden, “nerede anlatılıyor olursa olsun hikayelerin gücü hikayeciden kaynaklanıyor.” Yıllar önce henüz genç bir muhabirken yani her şeyi bildiğimi sandığım günlerde, pek de önemsemediğim bir olayı haberleştirme görevi verilmişti bana.
Haberi zoraki kotarıp haber müdürüme götürdüm. Metni sessizce okuduktan sonra gözlüklerini çıkarıp yüzüme baktı: “Sen yazdığın hikayenin dünyanın en önemli haberi olduğuna inanmazsan kimse inanmaz. Böyle yazacaksan, hiç yazmamalısın” deyip kağıdı önüme attı. O zamanlar ben hikayeden büyüktüm. Bu sebeple söylediklerinin ne kadarını anlamıştım inanın emin değilim ama iz bırakmış olmalı ki bugüne kadar benimle yaşamış.
Hikayeciye dönüp söz istedim: “Sanırım bir hikayeyi güçlü kılan, hikayecinin anlattığı şeye olan inancı” dedim. Sonra da çembere bana bunu öğreten hikayeyi anlattım.